Haliyle Dikiy, bir anda konuya uzak olanların da ilgisini çeken birisine dönüştü.
Peki, kimdi Dikiy ve Dışişleri Bakanı ile beraber poz verecek gücü nereden buluyordu?
Cevabı zor bir soru; karşımızdaki manzara sadece çete-mafya dünyasıyla sınırlı görünmüyor çünkü. Her şey birbirine yakın rejimlerin ekonomi politik evreninde cereyan ediyor. Kamu kaynaklarının ihale, özelleştirme vb. “yasal yollardan” transferiyle başlayan; finansal imkânların dibine kadar kullanıldığı; petrol-gaz ticareti ve nihayetinde uyuşturucu ile Suriye-Libya’da açılan yeni silah pazarındaki suç gelirinin de eklendiği, muazzam bir servet-mülkiyet paylaşımının yarattığı habitata bakıyoruz. Rejimleri benzer kılan ve iktidar hisselerini siyasi partilerin dışındaki güçlere de açan bu süreci yakından deneyimliyoruz zaten.
Suç örgütleri böylesine bir ortak yaşamda, besin zincirinin tepesindeki şirket-siyaset korporasyonunun işleyişini yasal koruma karşılığında hızlandıran birer aparatlar işte. Kimi zaman “maliyetsiz” finansman buluyorlar, devlet hazinesinden çalınanları aklıyorlar; kimi zaman rejimlerin ihtiyaç duyduğu siyasal dehşeti harlıyorlar.