Laiklik her gün biraz daha can çekişiyor. Belki de canı çıktı, beyin ölümünü bekliyoruzdur.
Karma eğitime karşıtlık, medeni kanuna şerhler, nafakanın tartışılması, Diyanetin vatandaşlık taleplerinde referans kurumluğa soyunması, din derslerinin 16 saate çıkarılması, içkiye dair hukuksuz yasak niyetleri, tarikatların sınırsız özgürlüğü ve hesap vermezliği, vakıfları, dernekleri, ticari faaliyetleri…
Laiklik savunan muhalefet dilinde bile “Allah yüzümüzü kara çıkarmasın, Allah nasip ederse, inşallah, haram olsun, helalleşelim, Allah belalarını versin, Allahınızdan bulun, kul hakkı yedirmeyiz, insanı dinden çıkarırsınız.” vs.
Dini referanslar hayatımızın tam ortasında.
Diyanet “Günaydın-Merhaba”yı bile tartışmaya açarken dini referanslardan azade hukuki bir dilin dayatmasını yapamamaları ne acı.
Sanki laiklik sadece ülkedeki seküler kesime lazımmış gibi, sanki ülkede sekülerler de bir avuçmuş gibi tüm söylemlerde bir dengesizlik, laiklik savunusunda hep bir çekince.
Kavramları dikkatli kullanın diye uyarmaya kalkana yanıt hazır “Siz halkı tanımıyorsunuz, halkımız bundan anlar.”
Halkı sadece seçmen olarak görür, memleketi iktidarını ele geçirmekten öte kaygılarla kucaklayamazsanız işinize gelecek savunu budur.