Kadınlar bunca yıldır en aktif toplumsal muhalefet olarak dört koldan mücadele ediyor. Meclisin bu döneminde, medeni kanun lafı edildiğinde bu sefer kimsenin “Kadınlar buna gerekli yanıtı verecektir” konforuyla geri çekilmeye hakkı yok. Bu değişiklik sadece kadınlara değil cumhuriyete, Meclise, geleceğe tehdit.
Anayasa değişikliğini bu dönemde yekten reddetmeden kimseye çıkış yolu yok.
O yüzden baştan başlamak gerekecek.
Bu memlekette yaşayabilmemizin tek koşulu; Meclisteki muhalefeti toplumsal muhalefet olarak zora sokmak ve bu yasa değişikliklerini engellemek.
Öyle bir duvar örmeli ki tartışması bile yapılmamalı. Ancak böyle çıkılır bu karanlıktan. Ancak böyle.
Mevcudu korumak, gericiliğin takiyesinde kıldan ince ilerici bir hamle aramanın, onu bulmak için tartışmanın kaybettireceğinden çok daha fazlasını kazandıracak.
Öyle bir korumalı ki, sanki ‘büyük taarruz’a kalkar gibi, Malazgirt kapısına dayanır gibi, Almanların Stalingrad kuşatmasını yarar gibi, Gidon Körfezi’nden emperyalizmi süpürür gibi ya da Kureyş ordusuna hendek kazar gibi, seçsin işte herkes ideolojisine en yatkın savunma imgesini.
Ekim; herkes için kader anı.
Halk tayin etsin kendi kaderini, oyların hesabını sorma zamanı geldi.
Biz de bilirdik kendi işimize gücümüze bakmayı ama oy vermiş bulunduk, ceylan derisi koltuğa oturmanın vebali çektirilecek.
Tehlikeyi konuşacağız, bağıracağız, tüm vekilleri zorlayacağız, içimize çekilmek yok artık.