HAYDAR ŞAHİN*
haydarsahinn@gmail.com | @haydarsahinn
1901’den günümüze kadar İkinci Dünya Savaşı yıllarındaki birkaç yıllık aksama haricinde her yıl düzenli olarak verilen Nobel Fizik Ödülü bütün bilim camiasında oldukça ilgiyle takip ediliyor. Kimlerin ödülü almaya hak kazandığı kadar ödülün içeriği de önemli.
Genel haliyle Nobel Fizik Ödülü iki çerçevede değerlendirmek mümkün: Önemi önceden öngörülüp bilimsel çalışmaların gidişatına yön vermek için seçilen konular ve yapılan önemli bir buluş ya da çalışmanın etkisini yıllar içerisinde görerek hak ettiği değeri teslim etmek üzere seçilen konular.
Hakkı teslim edilmek üzere verilen ödüller ağırlıkta. Örnek verecek olursak, 2017 Nobel Fizik Ödülü hem oldukça zorlu bir görev olan kütle çekimsel dalgaların ispatına verilmişken hem de fizik bilimi açısından yeni olan bu alana (teorik iddiası Einstein tarafından Genel Görelilik Kuramı kapsamında yapılmış olmasına rağmen) ilgiyi odaklamak için verildiği görülebilir.
2018 Nobel Fizik Ödülü ise 1960’tan beri kullanıma sokulan ve şu an gündelik hayatımızın bir parçası olan lazer teknolojisinin bilimsel değerinin hakkını teslim etmek üzere verildiği rahatlıkla söylenebilir.
Lazer araştırmalarının beş Nobel’i var

Fotoğraf: Vikipedi
Lazerler ilk olarak 1960 yılında üretilebildikten sonra gündelik hayatımızda en fazla yer eden teknolojilerin arasında yer alıyor. Teknolojinin olduğu her yerde muhakkak karşımıza çıkan lazerler günümüze kadar, son Nobel de dahil olmak üzere, beş defa ödüle layık görülerek en fazla ödül alan konu olma özelliğini elinde tutuyor.
İstisna birkaç yıl harici genel olarak ödül birbirinden alakasız olmamak üzere birden fazla çalışmaya veriliyor. 2018 ödülü ise ‘lazer fiziğindeki çığır açıcı buluşlar’ başlığıyla Arthur Ashkin, Gérard Mourou ve Donna Strickland adlarındaki üç fizikçiye verildi.
Arthur Ashkin’in yaptığı çalışma lazer kullanarak mikron mertebesindeki canlı ya da cansız partikülleri ‘cımbızlama’ yöntemi ile taşımamızı sağlayan metodu geliştirmesi dolayısıyla verilmeye hak görüldü. Ödülün yüzde ellilik payı bu çalışma için verilmiş oldu. Diğer yüzde ellilik kısmı ise kısa mesafelerde yüksek yoğunluklu lazer ışığı üretme metodunu geliştirmeleri sayesinde diğer iki fizikçi arasında paylaşıldı.
Cımbızlama metodu pek çok araştırmada kullanılıyor

Fotoğraf: chem.gla.ac.uk
Cımbızlama metodu biyoloji dahil olmak üzere pek çok bilimsel araştırma laboratuvarlarında kullanılan bir yöntem.
İlk olarak 1970 yılında A. Ashkin mikron mertebesinde bir partikülü ‘tuzaklayarak’ iki boyutta dilediğimiz gibi hareket ettirebileceğimizi yayınladığı makale ile gösterdi. Daha sonra 1987 yılında yayınladığı başka bir makale ile bu yöntemi canlı hücrelere hiçbir zarar vermeden uygulayabilmemize olanak sağladı. Bu özellikle canlı hücrelerin hareketini kontrol edebilmemiz açısından oldukça önemli bir araç sağlamış oldu.
‘Cımbızlama’ denilen bu yöntemi kullanabilmemizi sağlayan teknolojinin temeli tamamıyla lazer teknolojisine ve lazer fiziği prensiplerine dayanıyor.
CPA metodunun faydaları
Ödülün bir diğer yarısı da bilindiği gibi Gérard Mourou ve Donna Strickland adında iki ayrı bilim insanı tarafından paylaşıldı. Başarıları ise daha önce belirttiğimiz gibi kısa mesafelerde yüksek yoğunluklu lazer ışığı üretme metodunu geliştirmeleri idi. CPA denilen bu buluşun/tekniğin ise başta sağlık hizmetleri olmak üzere çok çeşitli kullanım alanları mevcut. Göz tedavisinden sanayide lazerle kesime kadar pratik pek çok faydasını görüyoruz.
Elbette bilimsel bir çalışmanın değeri tek başına gündelik hayatımıza sağladığı fayda ile ölçülemez.
Nobel Fiziği Ödülü tarihi bu açıdan bakıldığında oldukça güzel bir dağılıma sahiptir. Kimi yıllar genel kavrayışımızı köklü olarak değiştirecek kuramlara ödül verilirken kimi yıllar doğrudan gündelik hayatı etkileyecek teknolojilerin geliştirilmesi için yapılan çalışmalara verilir. Eğer ki bilimin, özel olarak fiziğin, tarih içerisindeki gelişime ve değişimine bakılmak istenirse Nobel Fizik Ödülü iyi bir genel bakış sunacaktır.
2018’i diğer yıllardan ayıran önemli bir ayrıntı ise ödül sahiplerinden Danimarkalı fizikçi Donna Strickland’in bir kadın olması. Ne yazık ki ödül sahipleri arasında kadın oranının çok çok düşük olması bireylerin kişisel başarılarıyla açıklanamayacak bir olgu. Tam 55 yıl sonra ilk defa bir kadın bilim insanının ödülü alması Nobel Ödülü profilinin ve kriterlerinin değişmesi gerektiğini bizlere tekrar hatırlatması açısından oldukça önemli.
* National University of Singapore’da Fizik Bölümü doktora öğrencisi.