Son bir yıldır memleket, ‘kanun hükmünde kararnamelerle’ yönetiliyor; bürokrasiden yüz elli bine yakın çalışan atıldı; Türkiye’nin Avrupa’yla ilişkileri koptu kopacak; dibimizde bir iç savaş devam ediyor; global imajımız yerle bir; en fazla gazeteciyi hapse atan ülkeyiz; dünyanın en baskıcı rejimleri arasında parmakla gösterilen bir yer olduk.
İşte bunları alt alta sıraladığınızda yüzde 5 sahiden bize mesajlar içeren bir rakam. Ben ve benim gibi demokrat insanlar, yıllardır sağlıklı bir ekonomik kalkınma için sağlıklı bir demokrasi olması gerektiğini söylüyordu.
Darbe sonrası hükümet reform değil otoriterleşmeyi seçince, herkes ‘piyasa sopası’ denilen bir kavramdan konuşmaya başladı. Eğitim sistemimiz yerde, demokrasimiz çöpte, kurumlar namına bir şey kalmamış. “Bu kafayla gidersek çok yakında duvara toslarız” diye konuşuldu her köşede.
Ama öyle olmadı. Demek ki liberal demokrasi olmadan da pekâlâ neo-liberal bir ekonomiyi pazarlamak mümkünmüş…
‘Piyasa sopası’ diye bir şey varsa, bu sopa sadece hükümeti Merkez Bankası’nın faizleri yukarı çekmesine izin verme konusunda ikna etti.