
LEVENT GÜLTEKİN
acikcenk@gmail.com
@acikcenk
Partilerin oy oranlarını, politikalarının halkta bir karşılık bulup bulmadığını, toplumda hangi siyasetçinin daha yüksek bir ilgi uyandırdığını anlamak için elimizdeki en önemli verilerden biri anket şirketlerinin araştırmaları.
Ülke, tarihi bir seçime giderken bu tür verilere en çok da muhalefet partilerinin ve muhalif toplum kesiminin ihtiyaç duyduğu kanaatindeyim.
Çünkü muhalefet partilerinin yaptıklarının veyahut yapmadıklarının sonucunu, ortak aday belirlemek için en doğru kişinin kim olduğunu, toplumun ilgisini çekip çekemediklerini anlamak için bu verilere ihtiyacımız var.
Yani kılı kırk yarmak için veriye ihtiyaç var ve bunu da ancak anket şirketleri sağlayabiliyor.
Bu veriler olmadan yapılan bütün yorumların havada kalma, kişisel temenniden öteye geçmeme gibi bir durumu var.
Fakat dikkat ediyorum, son zamanlarda kimi muhaliflerin, muhalefete mensup siyasetçilerin hedefinde anket şirketleri var.
Elbette bütün anket şirketleri çok sağlam araştırmalar yapıyor, en sağlıklı istatistiksel yöntemleri kullanıyor demiyorum. Her sektörde olduğu gibi bu sektörde de işini iyi yapan da var, elindeki veriyi tercih ettiği istatistiksel yöntemle yakın olduğu partinin, siyasetçinin lehine yorumlayan da.
Yine de geçmiş seçimlerdeki çalışmalarına, kurumsal ciddiyetlerine bakarak güven duyulması gereken anket şirketleri de var. Fakat bu ayrımı yapmadan neredeyse bütün anket şirketlerinin güvenilir olmadığına dair bir algı oluşturma çabası gözleniyor. Bunu özellikle de muhalif kesimden insanlar yapıyorlar.
Peki niçin?
Çünkü gerçek tablonun toplum tarafından fark edilmesini istemiyorlar.
Muhalefetin eksikliklerinin, yetersizliklerinin, yanlış politikalarının yarattığı sonuçla yüzleşmek istemiyorlar.
Muhalefetin ortak adayı olmasını istedikleri kişinin doğru kişi olmadığı gerçeğinin görülmesini istemiyorlar.
Ortak aday için kendi kafalarındaki kişinin en doğru kişi olduğu dayatmasını sürdürmek istiyorlar.
Aday olmasını istedikleri kişinin toplumda karşılığı olmadığı anketlerde ortaya çıktığında bu görüşlerini değiştirmek yerine anket firmalarının verilerini değersizleştirmeye yöneliyorlar.
Bütün anketler altılı masanın yeterince ilgi uyandırmadığını, topluma henüz o beklenen güveni veremediğini söylüyor.
Muhalefet partileri bu tabloyu görüp altılı masaya çekidüzen vereceğine kendilerine yakın isimler eliyle anket şirketlerini itibarsızlaştırarak muhalif siyasetçiler üzerinde toplumsal baskı oluşmasını önlemeye çabalıyor.
Mesela neredeyse bütün anket şirketleri son aylarda AK Parti’de ciddi bir toparlanma olduğunu, kararsız seçmenin geriye dönmeye başladığını verilerle ortaya koyuyor.
Muhalefet partileri bu gerçekle yüzleşip doğru politikalara yönelmek yerine araştırmanın manipülasyon amaçlı olduğu yalanıyla eldeki veriyi değersizleştirmeye çalışıyor.
Hoşlarına gitmeyen, eksiklerini ortaya çıkaran veyahut ortak aday olmasını istedikleri kişinin toplumda karşılığı olmadığını gösteren bir anket yayınlandığında, “O anket firmasının sahibi filan kişinin aday olmasını istiyor ya da o kişi esasında falanın adaylığına karşı o yüzden böyle anketler yayınlıyor” diyerek eldeki bütün verileri şüpheli hale getiriyorlar.
Böyle yapıyorlar çünkü yukarıda da dediğim gibi gerçek tablonun fark edilip toplumsal baskı oluşmasının önüne geçmek istiyorlar.
Oysa sağlıklı bir yorum ve tartışma yapabilmek için bu verilere ihtiyacımız var.
Mesela CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bana göre ekimde başörtüsü meselesi, ABD gezisi, af meselesi gibi vahim hatalar yaptı.
Birkaç aydır yayınlanan anketler muhalefet açısından zaten durumun pek parlak olmadığını gösteriyordu ama ben yine de merakla ekim anketlerini bekliyordum. Çünkü muhalefete çok büyük zarar verdiğini düşündüğüm bu hataların seçmen davranışı üzerindeki etkisini merak ediyordum.
Nihayet çok güvendiğim bir anket firmasının yeni çıkmış ama henüz yayınlanmamış ekim anketini gördüm.
Bu anket verilerine göre muhalefet partilerdeki dağınıklığın ağır bir faturası olmuş.
Ekimde CHP yaklaşık iki puan gerilemiş görünüyor. Dahası kararsız seçmenin AK Parti’ye dönüşü devam ediyor.
Birkaç ay öncesine kadar “Seçimi Erdoğan kazanır” diyenlerin oranı yüzde 47 bandındayken bu oran ekimde yüzde 64’e yükselmiş.
Erdoğan bir yıl aradan sonra ekimde en beğenilen siyasetçiler listesinde yeniden ilk sıraya yükselmiş.
Kılıçdaroğlu’nun ortak adaylığı resmen ilan edilmese de neredeyse kesin.
Fakat ekim anketinde Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun önünde görünüyor.
İşte bu tablonun görülmemesi, toplumun infiale kapılmaması, muhalefetin üzerinde toplumsal bir baskı oluşmaması için bu verilerin gerçek olmadığı algısını yayıyorlar.
Esasında hepimizin kaderiyle oynuyorlar.
İstiyorlar ki ülkemizi, geleceğimizi, çocuklarımızın hayatını onların doğru bildiği yanlışlarına teslim edelim.
Eksik, yetersiz kaldıkları, yanlış yaptıkları ve bunun da toplumda bir sonuç doğurduğu gerçeğiyle yüzleşmek istemiyorlar.
Hep söylüyorum, yeri gelmişken tekrar edeyim; bu seçim ülkemiz için bir kader seçimi.
Sürecin oluşturulmasında hepimizin söz hakkı var.
Her şeyi en ince ayrıntısıyla tartışmamız ve en doğru kararın oluşmasına katkı vermemiz gerekiyor.
Ülkeyi düzlüğe çıkaracağını umduğumuz muhalefetin seçime yedi ay kalmışken gerçek tabloyla yüzleşip ona göre politika üretmesi için sesimizi yükseltmemiz gerekiyor.
Ülkemizin ve çocuklarımızın geleceğini birkaç siyasetçinin eline bırakamayız, bırakmamalıyız.
Bunun için de bütün önyargılardan, peşin kabullerden, kişisel temennilerden, ayağı yere basmayan hayallerden, parti ve kişi çıkarı gözeten yaklaşımlardan kurtulmak, gerçekle yüzleşmek ve en sağlıklı tartışmaları yapmak, en doğru politikaların oluşmasına katkı vermek gerekiyor.
Aksi halde hepimiz çok üzüleceğiz.