CENK MUTLUYAKALI*
Bir 10 sene daha geçti, üç kimlik, iki buçuk pasaport, yarım devlet ve ‘herkesin kendi pozisyonuna tutunma’ inadıyla…
‘Kıbrıs sorunu’ öylece asılı duruyor yerinde!..
“Çözümsüzlük çözüm” diyerek yola çıkan Türkiye’deki ‘AK Parti’, zamanla ‘A-KE-PE’ye dönüştü; iki eski ‘yoldaş’ Talat-Hristofyas arada bolca görüştü ve şimdi günün sonunda iki ‘milliyetçi’ isme kaldı çözüm umudu.
İlginçtir!
‘Sol’ gelenekten iki lider; biri ‘EVET’ demişti, diğeri ‘HAYIR’…
‘Evet’in mimarlarından Talat ile ‘Hayır’ın hayalkırıklığı ‘Hristofyas’, referandumun ardından süreci zorlasa da ‘hayalkırıklıkları’nı tamir edemedi.
Ve şimdi…
Yine bir ‘EVET’çi ile ‘HAYIR’cı var masada…
Tek farkla!
Bu kez referandumun ‘HAYIR’cısı Eroğlu, Kıbrıslı Türkler adına temasta, ‘EVET’çisi Anastasiadis, Kıbrıslı Rumlar…
‘Ortak Metin’ imzalandı, ‘İki Toplumlu, İki Kesimli, Tek Uluslararası Kimlik ve iki federal devletin oluşturacağı Tek Egemenlikle Bir Birleşik Kıbrıs’ yeniden kayıt altına alındı.
‘Ya Taksim Ya Ölüm’den ‘Ne Taksim Ne Ölüm’e dönse de plak, artık ‘doğalgaz’dan çalıyor havalar!..
Kimine göre Ankara havası bu, kimine göre Amerikan cazı…
Ve hatta Eroğlu diyor ki, “Bu statüko artık sürdürülemez” geçmişte defalarca kendisine ezberletilen bir ‘suçlama’ya karşı…
10 sene önceye gidecektik biz…
Kıbrıs sorunu ‘yaşlanmış’ haliyle dimdik ayakta duruyordu, Türkiye’de ‘iktidar’ değişmişti, ‘askeri vesayet’ gerilemişti ama henüz kimseler ‘sivil vesayet’in farkında değildi; Denktaş yorulmuş, kenara çekilmiş, “Ben görüşmem, siz görüşünüz” diyordu!..
Kıbrıslı Türkler yığınlar halinde sokaklarda bağırıyor, “Barış engellenemez” diyordu.
Kıbrıslı Rumlar, henüz ‘derin ekonomik krizler’in geleceğinden habersiz, ‘Avrupa Birliği üyesi’ olmanın keyfine varıyordu.
Denktaş, Kıbrıslı Türklerin o günkü Başbakanı Talat ve Dışişleri Bakanı oğlu ‘Serdar’a atmıştı pası.
Ve ‘kazan kazan’ üzerinden kaynıyordu kazan, hep ‘bir adım önde’ olacaktı Türk tarafı…
Olmasına oldu, aslında.
Yeniden görüşmeler başladı, New York’tan Lefkoşa’ya, Ankara’dan Burgenstock’a heyecan yükseldi, ‘referandum’a gidildi ve Kıbrıslılar tarihlerinde ilk kez, “Kendi gelecekleri için oy verdi…”
77 bin 646 Kıbrıslı Türk ‘EVET’ dedi ‘BİRLEŞİK KIBRIS’a…
99 bin 976 Kıbrıslı Rum ‘EVET’ dedi ‘BİRLEŞİK KIBRIS’a…
Ama…
Bu rakamlar, kuzeyde % 65’e denk geldi de, güneyde % 25’i bulmadı!
OLMADI…
10 sene önceye gidecektik biz…
“15 Şubat’ta görüşmeler New York’ta başlıyor” demişlerdi…
Soğuk bir Şubat günüydü…
Ve ülke ısınıyordu, ‘ateşlerle…’
Kıbrıs’ın kuzeyinde ‘barış ateşleri’ yakıyordu on binler, güney pek oralı değildi.
‘Bakire Devlet’ diye bir tanım girmişti gündemimize…
O güne kadar ‘sahte’sini anlamıştık.
‘Bakire’sini bilmemiştik henüz!..
Burgenstock’a uçuyorduk, İsviçre’ye…
‘Annan Planı’na son nokta konacaktı artık…
Uçakta gazeteci dostum Erdal Güven’le yeni doğmuş kızını konuşuyorduk.
‘Ege’ koymuştu adını.
Biz yeni bir ‘Kıbrıs’ bekliyorduk.
Lüzern’de usul usul kar yağıyordu.
Alp Dağları’nın zirvesinde ‘gerilim’ vardı; toprak, garantiler, yönetim ve güç paylaşımı derken…
Herkes ‘nur topu’ gibi bir yavru istiyordu da, ‘sancı’ çekmeye ne kadar razıydı acaba…
Buzlar çözülürken ve ‘Lüzern Gölü’nü ilk kez bu kadar net görme fırsatını bulmuşken, o küçücük otelin penceresinden, yeni bir gün doğmuştu…
“Tamam” dediler, “bitti…”
Nereden bilirdik, 40 sene sonra, aslında, daha yeni başlıyordu.
Titriyordum.
Ve ağlamıştım, Alp Dağları’na bakarak, çünkü kulağımda İnönü Meydanı’nın sesi vardı.
Kıbrıslı Türkler ‘Evet’ deyince, ‘Kazandık’ sandık.
Oysa…
Tek kanatla uçmazdı barış güvercini.
Anladık.
10 sene önceydi…
* CENK MUTLUYAKALI, Yenidüzen Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni