Farklı kesimlerin birleştiği bir nokta şu: Abdullah Gül başbakan olur da Erdoğan cumhurbaşkanı koltuğuna oturursa ülkeyi yine Erdoğan yönetecektir. Yerel seçimlerden yüzde 45’lik bir galibiyet elde eden Erdoğan, Gül’ü mü dinleyecek?
Cumhurbaşkanının mevcut yetkilerini sonuna kadar kullanacak. Kabineyi toplayacak. AK Parti’nin yönetimini elden bırakmayacak. Milletvekili listelerini yine kendi belirleyecek. Kimin hangi ihaleyi kazandığını da… Özetle mikro yöneticiliğe devam edecek. Kötümser senaryo az çok böyle.
Bir de tabii Erdoğan’ın parti tüzüğünü değiştirip seçimleri öne alarak dördüncü kez başbakan olma ihtimali de var. Bu durumda Gül yeniden AK Parti’nin desteklediği cumhurbaşkanı adayı olur olmasına da seçimlerde eskiden sahip olduğu geniş desteği sağlar mı? Şüpheli… Kürtlerin oylarıyla koltuğunu korur elbette. Ancak Gül’ün en büyük özelliği sağ- sol, laik- dindar, milli görüşçü- nurcu, Alevi- Sünni, Kürt ve milliyetçi toplumun tüm kesimler tarafından benimsenmesinde yatıyordu.
Başbakan olarak Gül bu desteği yeniden inşa etme şansına sahip olabilir. Ancak bu durumda büyük ihtimalle Çankaya’ya çıkacak olan Erdoğan’ın tavrı belirleyici olacaktır. Tabii bir diğer senaryo da şöyle: Gül başbakan olduktan sonra, yani “işi sağlama aldıktan” sonra, Erdoğan’a bayrak açar. Partiyi kendisine çeker. Neticede Fazilet’ten kopuşta ve AK Parti’nin kuruluşunda “yenilikçi” Abdullah Gül kilit rol üstlenmişti. Bu satırlardan ne denli rahatsız olacağından en ufak şüphem yok. Çünkü Başbakan ile kendisini rakip şeklinde konumlandıran her senaryoya her söze hatta imaya müthiş tepki duyuyor. Ama nereye kadar? Erdoğan tek adam olma ısrarında devam ettiği takdirde Gül’ün er veya geç cevaplandırması gereken soru bu olacaktır.