… Ancak hiçbir demokratik ülkede, şehrin bir meydanında toplanıp gösteri özgürlüklerini kullananlar, bizdekine benzer ‘darbe suçlamaları’yla karşı karşıya kalmaz. Polisin müdahalelerine karşı, belirttiğimiz diğer suçları işledikleri sabit olsa bile, ciddi ve kesin kanıt olmaksızın, ‘darbeye teşebbüs’ ettiler diye mahkeme önüne çıkarılamaz.
Bizde ise, işte, son örneği dün yaşandı. Beşiktaş’ın 35 taraftarı, gezi olayları sırasında hükümete karşı protesto eylemi yaptıkları için, ‘hükümeti devirmeye teşebbüs ettiler’ suçundan yargılandılar. Haklarında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
İçlerinden birinin mahkemedeki ifadesi ilginçti. Dedi ki: “Bizim öyle bir gücümüz olsaydı Beşiktaş’ı şampiyon yapardık.”
Evet, artık tam bir saçmalıklar kumkuması haline gelmiş olan bu ‘darbe’ iddialarının gülünecek yanları da çok. Ama bunları ciddiye alıp komplo teorileri üretmeye devam edenler de hâlâ eksik değil. O ‘üretici’lerin büyük kısmı da iktidar kadrolarında… Ve o üretilen teorilerle, insanları ‘darbecidir’, ‘darbe yapacak’ diye gözaltına almak, hapse sokmak, iftiralar karşısında bırakmak, bugünkü iktidarın 6-7 yıldan beri, hem ‘siyaseten’, hem de ‘hukuken’ sorumlusu olduğu fiillerdir. Asıl o fiillerdir ki, basın özgürlüğü başta olmak üzere, yargı bağımsızlığı dahil, kuvvetler ayrılığı dahil, demokrasinin ‘olmazsa olmaz’ ilkelerine ‘darbe’ oluşturuyor.