Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Dünya Bankası’ndan 15 milyar dolar bulabildi. Yakın çevresine, “IMF’ye alerjisi var, o yüzden şimdilik Dünya Bankası ancak olabildi” şeklinde, izahatta bulunmuş. Akla yakın geliyor. Bu şekilde Başkancı Rejim, bir ara yol bulmuş gibi görünüyor. Hem yolsuzluk kanallarının tıkanmaması hem de uluslararası sermayenin yıkım programının uygulanması denenecek. Malumunuz, Erdoğan’ın IMF’ye “alerjisi” neoliberal programa bir itirazı olduğundan değil. Mali kurumların denetlenmesini asla ve kat’a istemediğinden. IMF’ye istediği her şeyi verebilir; kıdem tazminatı, asgari ücretin eritilmesi, vb. ama örneğin, İhale Kanunu’nda bir değişikliği asla kabul etmez.
Başkancı Rejim’in en temel krizlerinden birisi, hatta en önde geleni, uzun vadeli kronik döviz finansmanı krizidir. Uluslararası sermaye gelemiyor, döviz girişi cılız kalıyor. Türkiye gibi dışarıya bağımlı bir ekonominin çarkları ise hacimli döviz girişi olmaksızın döndürülemiyor. Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanlığı döneminde, bu döviz girişi mafyatik kapitalizmle sağlanmak istendi. Ancak “kötü para iyi parayı kovar” (Gresham) prensibi gereği bu da ters tepti. Dahası Türkiye OECD’nin “gri listesine” alındı. O dönemde oluşturulan mafya yapılanmalarını, yeni içişleri bakanı bir yıldır her gün operasyon yapsa da hala temizleyemedi. Türkiye ise hala gri listede.