31 Mart Yerel Seçimleri’yle birlikte, İYİ Parti’nin tarihsel varlık hakkı ortadan kalkmıştır. Meral Akşener’in Saray’ı ziyaret etmesi, bu gerçeğin bir ifadesidir. ‘Hür ve müstakil’ kararı alındığı gün başlayan ve bir türlü durdurulamayan milletvekili istifaları da aynı gerçeği işaret etmektedir. İYİ Parti iki büyük güç, yani AKP ve CHP arasında parçalanmaktadır. Bu durum, İYİ Parti grubunu iktidar için bir av sahası haline getirmiştir.
Akşener’in Saray’a sığınması, İYİ Parti meclis grubuna yönelik iktidar planlarının bir göstergesidir. Anayasa değişikliği için veya istendiği anda (örneğin normal seçimlerden birkaç ay önce) ‘erken seçim’ kararı alınabilmesi için 360 milletvekili gerekiyor. Cumhur İttifakı bu sayıya sahip değil. O sebeple, İYİ Parti’nin (14 Mayıs’ta seçilmiş) 44 milletvekili tam bir av sahası oluşturuyor. Bunlardan birisi, seçimlerde Erdoğan’a oy verdiğini açıklayan fabrikatör Adnan Beker, çoktan AKP’ye geçti bile.
Acaba Akşener’in etkisi ve kimi parasal vaatler karşında başkaları da aynı yolu tutar mı? Ankara siyasetinin şu anda gerçek ve en önemli sorusu budur. Zira elinde 360’ı tutamadan Erdoğan’ın ‘yeni anayasa’ gündeminin suya yazı yazmaktan bir farkı olmayacak. İYİ Parti’nin mevcut genel başkanı Müsavat Dervişoğlu ise, Akşener‘in (amacı çok belli) Saray ziyaretini eleştiren bir milletvekilini partiden atmaya çalışarak sadece kötü bir liderlik sergilemekle kalmıyor, partiyi hâlâ Akşener’in yönettiği izlenimini vererek yeni istifalara da yol açıyor.
Şu anki gerçek gücünün çok üzerinde bir parlamento temsiline sahip olan İYİ Parti’nin bu gücü koruyup koruyamayacağı, mevcut dağılma eğilimi sürerse kaç milletvekilinin Akşener örneğini izleyerek Saray’a yanaşacağı, önümüzdeki dönem siyasetini belirleyecek önemde, kritik bir sorundur. Ne var ki, Erdoğan’ın seçmenden alamadığı desteği akçeli transferlerle elde etmesi, umduğunun tam tersi sonuçlar da verebilir.