Almanya ve Türkiye arasındaki ticaret ve yatırımlar, yakın zamanda yürürlüğe girecek iki düzenlemeden etkilenecek. İlkinde, Türkiye’de meydana gelen insan hakları ihlalleri ve çevreye verilen zarardan Türkiye’de iş yapan Alman şirketleri de sorumlu tutuluyor. Diğeriyse Avrupa Birliği’nin (AB) sınırda karbon vergisi uygulaması.
Almanya ve Türkiye, birbirlerinin önemli ticaret ortaklarından. İki ülkenin, bu ortaklığına yeni yılda da devam etmesi bekleniyor. Buna rağmen, Almanya’da ve Avrupa Birliği’nde yürürlüğe girecek iki düzenleme, ticari ilişkileri olumsuz etkileyebilir.
DW Türkçe’den Değer Akal’ın aktardığına göre bu düzenlemelerden ilki, Almanya’da 1 Ocak’ta yürürlüğe girecek ‘Alman Tedarik Zincirlerinde Durum Tespiti Yasası.’ Düzenleme, Alman şirketlerini, Türkiye gibi tedarik zincirlerinde yer alan ülkelerdeki insan hakları ihlalleri ve çevreye verilen zarar gibi durumlardan sorumlu hale getiriyor. Bu nedenlerden dolayı Alman şirketlerine dava açılabilecek. Davalarla uğraşmak istemeyen şirketlerse Türkiye’ye yönelik yatırımlarını gözden geçirmek durumunda kalacak.
Diğer bir düzenlemeyse AB’nin tamamında 1 Ekim 2023’te yürürlüğe girecek ‘Sınırda Karbon Vergisi Uygulaması.’ Bu, sanayi ihracatının yarısı AB’ye yapan Türkiye’nin belirli kollardan pazar kaybetmesine sebep olabilir.
Habere göre Alman iş dünyasının gelecek yıl için Türkiye’yle ekonomik ilişkilere bakışı olumsuz.
Avrupalı yatırımcılar güvenmiyor
Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un partisi SPD’ye yakınlığıyla bilinen Friedrich Ebert Vakfı (FES) Türkiye Temsilcisi Henrik Meyer’se, Türkiye’nin sanayi altyapısı ve genç nüfusuyla avantajlı bir konumda olduğunu ama Avrupalı yatırımcıların Türkiye’deki siyasi iktidara güven duymadığını söyledi.
Meyer, şunları dedi: “Türkiye müthiş sanayi altyapısı, eğitimli ve genç nüfusuyla aslında çok avantajlı bir konuma sahip. Ama anketlere göre, Avrupalı yatırımcılar Türkiye’deki siyasi istikrara çok güven duymuyor, çok yüksek enflasyon nedeniyle de geleceğe yönelik planlama yapamadıklarına işaret ediyorlar. Şayet Türkiye’de makroekonomik ve ekonomik istikrar tesis edilebilirse işte o zaman Türkiye bu küresel dönüşümden devasa boyutta fayda sağlayabilecek, Avrupa ekonomisi için önemi daha da artacak, şu anda olduğundan çok daha fazla Avrupa ekonomisine entegre olabilecek. Tek yapılması gereken istikrarın ve güvenin tesis edilmesidir.”