• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT

Alman gibi düşünüyorum, Türk gibi hissediyorum

04/08/2018 22:57

 

BURAK KURU 

[email protected]

Reklam

Mesut Özil, Dünya Kupası’nda Almanya’nın yaşadığı hüsranın faturasını tek başına üstlenmesini isteyen Alman futbol kamuoyunun Türk kimliğine vurgu yapan haksız protestosuna “Bu oyunda ben yokum” cevabını verip milli takım formasını astı. O günden beri bu karar tartışılıyor. Aslında Mesut nasıl biri olduğunu otobiyografisinde anlatmıştı.

Fotoğraf: Reuters

Dünya kamuoyu, Almanya’nın 80 yıl sonra Dünya Kupası’nda grup aşamasında elenmesinin ardından Mesut Özil’in, karşılaştığı protestolar için ne diyeceğini merak ederken, bekledikleri cevabı 22 Temmuz günü yıldız futbolcunun Twitter hesabı üzerinden gün içerisinde farklı saat dilimlerinde yaptığı üç açıklamayla aldılar: “Benim iki tane kalbim var, biri Alman biri Türk” diye sözlerine başladı Özil, “Kazandığımızda Alman kaybettiğimizde göçmen oluyorum” şeklinde devam etti; “Almanya Milli Takım formasını heyecan ve gururla giyiyordum ama artık bu duyguları  hissetmiyorum” ifadesiyle tonu yükseltti ve son noktayı koydu: “Irkçılık asla kabul edilmemelidir.”

Reklam

Artık Alman Milli Takımı formasını giymeyeceğini açıkladığından beri bu açıklamanın arka planı, bundan sonra ne olacağı, ya da Mesut Özil’in bu kararının tutarlı olup olmadığı tartışılıyor.

Çok uzağa gitmemize gerek yok esasında. Rehber yanı başımızda duruyor. Mesut Özil’in kendi hayat hikâyesini Kai Psotta’yla beraber kaleme aldığı ‘Futbolun Büyüsü’ kitabı, görkemli 10 numaranın hayatının dönüm noktalarında kararlarını nasıl aldığını çok güzel anlatıyor. Camları kırık olduğu için yaşadığı evini gizleyerek, servise 30 metre ilerideki ‘en azından’ camları kırık olmayan bir evin önünden binen, dört yaşına kadar Almancayla hiç ilişkisi olmayan, yine mükemmel oynadığı bir seçmede daha elendikten sonra nerede yanlış yaptığını sorduğunda babasından, “Hiçbir yanlış yapmadın oğlum. Annenle sana verdiğimiz isim konusunda yapabileceğin hiçbir şey yok” cevabını alan Özil, tek derdi futbol olan birisi aslında.

Bu sevgisini “Kimin kimle aynı takımda olduğunun hiçbir önemi yok. Kimin hangi pozisyonda oynadığı hiçbir anlam ifade etmiyor. Kimin kazanacağı hiç önemli değil. Benim için çok ama çok önemli olan 22 insanın oynadığı özel bir dostluk maçı bu. (…) Soyunma odası sadece hazırlık için var. Benim sahnem saha, çim alan. Burası bana heyecan veriyor. Ben buraya aidim. Sahaya çıkmak benim için bir kurtuluş. Saf haz. Beni sadece futbol sahası mutlu ediyor” diye anlatan birinin, milli takımı bırakma kararını almasıyla sonuçlanan olayları, ondan iyi kimse anlatamaz sonuçta.

Mesut Özil’in, Alman Milli Takımı-Türk Milli Takımı arasındaki seçimi yaparken aile üyelerini tek tek karşısına alıp, her birine tek tek ne yapması gerektiği konusunda fikrini sorması, yaşadığı duygu değişimi, her duygu değişiminde okuyucunun da adeta taraf değiştirircesine duygu dalgalanması yaşaması kitabın film sahnelerini aratmayan bölümlerinden sadece biri. Filmin sonunu hepimiz biliyoruz ama bu sahneyi izlemek -pardon okumak- çok şey anlatıyor.

Ardından yaptığı tercih sonrası kurallar gereği pasaportunu teslim etmek üzere Münster’deki Türkiye Başkonsolosluğu’na adım attıkları andan itibaren yaşadıkları da gelecekte karşısına çıkacak zorluklar açısından sadece buzdağının görünen kısmıymış meğer. Bugün dönüp bakınca onu da anlıyoruz.

Fotoğraf: AKP

Aldığı karar sonrası iki kimliğiyle de gurur duyduğunu sık sık söyleyen Mesut Özil, Almanya’daki meşhur Türk asıllı sunucu Nazan Eckes’in çok sevdiği “Kalbim Türk gibi atıyor, kalbim Alman gibi atıyor” sözüne karşılık, “Alman gibi düşünüyorum, ama Türk gibi hissediyorum” ifadesini kullanıyor, buradan da onun kırılganlığını görebiliyoruz.

Futbolcunun kariyerine dokunan Joachim Löw’den Jose Mourinho’ya kadar birçok önemli ismin de oyuncuyla ilgili değerlendirmelerinin bulunduğu bu kitap, İngiliz ve Amerikan spor kültüründe özellikle başarılı örneklerini bulduğumuz otobiyografi çalışmaları arasına girebilecek bir eser. Özellikle bu günlerde okuyup satır aralarını incelemek çok daha önemli.

Son sözü, Mesut Özil’in 2010 yılında Almanya’nın en prestijli medya ödülü Bambi ödül töreninde, yaptığı konuşmaya vereyim.

Hayatında en heyecanlı olduğu anlardan birine yani: “Çok mutluyum. Entegrasyon demek, bir bütünün parçası olmak demek. Entegrasyon demek, insanların birbirlerine değer vermesi ve özellikle de saygı göstermesi demek. Entegrasyon sayesinde ortaya yeni bir şey, daha renkli bir Almanya Cumhuriyeti çıkıyor. Danke schön. Teşekkürler. Gracias. Thank you.”

Biz teşekkür ederiz Mesut.

Futbolun Büyüsü ve Gerçekleşen Hayaller

Mesut Özil

Çeviren: Semih Uçar

Doğan Kitap

288 Sayfa

29 TL

Kekilli de ‘ırkçılık’ tartışmasına katıldı: ‘Türk rolü’ oynamam bekleniyor, başrolüm geri çekildi

Deniz Naki, Mesut Özil’e ‘ırkçılığı’ anlattı: Faşist her yerde faşisttir

Erdoğan, Mesut Özil’i ‘gözlerinden öptü’: Tavrı yerli ve milli

Almanya, milli takımı bırakan Mesut’u konuşuyor: Bakana göre bu bir ‘alarm’

Milli takımı bırakan Özil: Kazandığımızda Alman, kaybettiğimizde göçmen oluyorum

Özil’e göre ‘anlaşılması zor’: Erdoğan’la fotoğraf siyasi değil, makama saygıdan

Filed Under: Diken özel, Spor

SON HABERLER

Emekli amiraller adli kontrolle serbest

‘Montrö bildirisi’ nedeniyle gözaltına alınan 14 emekli amiral adliyeye sevk edildi.

Babacan: Erdoğan, o yurtlar şahsınızın değil

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, öğrenci yurtlarında kalacak öğrenciler için ‘cumhurbaşkanına hakaret suçundan mahkum olmamak’ şartının getirilmesini eleştirirken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a şöyle seslendi: “Erdoğan, o yurtlar sizin şahsınızın değil. O yurtlar tüm milletin.”

Sağlıkçılar, bakanlık ve il müdürlükleri önünde toplanacak

Türk Tabipleri Birliği (TTB), bütün sağlık emek-meslek örgütleriyle birlikte ‘iktidarı uyarmak, topluma çağrıda bulunmak için’ 15 Nisan Perşembe günü saat 12.30’da “Yaşam hakkımızdan vazgeçmiyoruz! Ölümleri Durdurun!” sloganıyla Ankara’da Sağlık Bakanlığı ve Türkiye’nin bütün illerinde de sağlık müdürlükleri önünde toplanılacağını bildirdi.

Aşısız sağlıkçılar: Her gün hastanedeler; futbolcuların var, onların aşı önceliği yok

Bugüne kadar hastanelerde çalışırken Covid-19’a yakalanan en az sekiz sektör çalışanı hayatını kaybetti: “Covid-19 hastalarının solunum cihazlarının hava filtrelerini değiştiriyoruz, yoğun bakımlara girip çıkıyoruz. Bakanlık ise bizleri risk grubunda görmüyor. Akşam çocuğuma sarılmaya korkuyorum.”

Bakan Koca: Haziranda en az 30 milyon doz BioNTech aşısı gelecek

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Haziran’da en az 30 milyon doz BioNTech aşısı gelecek” dedi.

Tarım ve hayvancılık zengini Kırklareli Ovası termik santralden kaçmaya çalışıyor
Kırklareli’ne termik santral projesinde halk ÇED toplantısını yaptırmadı

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1260 gündür tutuklu

AGORA

Delik kap su tutar mı?

Azime Acar

S-400’den Montrö tartışmalarına

Bahadır Kaynak

Muhafazakarlar ve Batı: Nereden nereye?

İhsan Dağı

Çok kıskandım

Mehmet Aksel

Emekli askerin ifade özgürlüğü ve ortak bir ‘ilkemiz’ var mı?

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Melih Aşık: İkinci aşıdan 28 gün sonra antikor testi yaptırdım; neredeyse sıfıra yakın

Mehmet Demirkol: Fenerbahçe kazandı ama oyun ayağa kalkmadı

Abdulkadir Selvi: Emekli amirallerin bakan ismi vermediği söyleniyor

Kemal Öztürk: Siyaset için en büyük tehlike

Alaattin Aktaş: Ekonomi iyi gidiyorsa bu işsizlik ne?

İbrahim Kiras: 128 milyar dolar nerede diye sormanın suç sayılması olacak iş değil

Feyzi Açıkalın: Başı kesik tavuk gibi ilerleyen dış politikanın bedelini turizm çekiyor

Akif Beki: AK Parti bir kez daha kaçarken davul çalarak kendi kendini ele verdi

İbrahim Kahveci: Millet her yıl birkaç müteahhide milyarlarca lira açıktan para ödüyor

İsmail Saymaz: Belki de bu yüzden, emekli süperstarlar Montrö’yü anlatıyor

Murat Muratoğlu: Ekonomi bu kafayla buz kesti

Bu bir utanç yazısı

İKSV’ye ‘Bu bienalin farkı ne’ diye sorduk, ‘Dikkat, her an karşınıza çıkabilir’ dediler!

Da Vinci’nin Salvator Mundi tablosu, NFT versiyonuyla yeni rekor peşinde

İzmirli şarkıcı 100 yaşında: Bir kez daha Adieu Dario!

Uluslararası karikatür yarışmasında birincilik ödülü Kübalı sanatçıya

Arka kapıdan giren ayıyı evin hiç beklenmedik iki sakini kovaladı

46 numara mı giyiyorsunuz, 1 milyon dolarınız mı var: Kanye West’in ilk Nike Yeezy’leri tam size göre!

Dünyanın en iri tavşanı çalındı

Kopan parmağını Malta’dan getirip diktirdi

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi