Daniel Kwan ve Daniel Scheinert’in yazıp yönettiği bilim kurgu filmi ‘Her Şey Her Yerde Aynı Anda’ yedi dalda Oscar kazanarak yıl içinde topladığı ödül sayısını 343’e çıkardı.

Çinli-Amerikalı bir göçmen etrafında dönen film dünya prömiyerini ABD’nin en büyük müzik festivallerinden ‘South by Southwest’te yapmıştı.
Başrollerini Michelle Yeoh, Stephanie Hsu, Ke Huy Quan ve Jamie Lee Curtis’in paylaştığı film, yıllar önce kocası Waymond Wang ile birlikte Çin’den Amerika’ya göç ederek yeni bir hayata başlayan Evelyn Quan’ın, aile hayatı ve işiyle sıradan bir yaşam sürerken kendisini bir anda dünyayı kurtarması gereken çılgın bir maceranın içinde bulmasıyla ilerliyor.
Sıradan bir Çinli-Amerikalı kadının evrenler arası dolaştığı film, sürpriz bir ticari başarı sağlayarak oyuncuları Michelle Yeoh ve Ke Huy Quan’ın kariyerini de başka bir noktaya taşıdı.
Yalnızca oyuncularını da değil aslında. Henüz ikinci uzun metrajlı filmini çeken Daniel Kwan ve Daniel Scheinert da artık Oscar ödüllü birer yönetmen.

20 milyon dolardan az bir maliyetle yapılan film şu ana kadar gişede 100 milyon doların üzerine çıktı.
Film, katıldığı tüm festivallerde gerek filmin konusu, gerek oyuncuların sergilediği başarılı performanlarla övgü toplarken, ödülleri de sildi süpürdü.
Altın Küre, Amerikan Film Enstitüsü, SAG, BAFTA, Britanya Bağımsız Film ödülleri başta olmak üzere yıl içinde neredeyse tüm festivallerden çok sayıda ödül kazanan film son olarak 95’inci Akademi Ödülleri’nde ‘en iyi film’ dahil olmak üzere yedi dalda ödül aldı. Böylece ödül sayısı 343’e çıktı.
Parçalanmış bir çoklu evren
Peki küçük, bağımsız bir tarzla festival yolculuğuna başlayan film, neredeyse tüm dünyanın konuştuğu bu dev başarıyı nasıl sağladı?
Buna pek çok neden sıralanabilir elbette ancak en geneli ‘tek bir filmde herkes için bir şeyler’in varlığı diyebiliriz. Çünkü bu hikayede izleyicilerin kendisiyle özdeşleştirebileceği üç kuşak var. Tüm etnik kökenlerden göçmen ailelere hitap ediyor.
Princeton Üniversitesi’nde Prof. Anne Anlin Cheng, Washington Post’ta “Göçmen olmak parçalanmış bir çoklu evrende yaşamaktır” diye yazmıştı.

‘Tuhaf ama gerçek’
Gerçeküstü komedi, bilim kurgu, fantezi, dövüş sanatları ve animasyon gibi çeşitli tür unsurlarını sergileyen film ayrıca varoluşçuluk, nihilizm ve absürdizm gibi felsefi kavramları irdelemenin yanı sıra kuşak çatışması ve Asyalı-Amerikalı kimliği temaları da ele alıyor.
BBC’den Caryn James, film için “Olay örgüsü tuhaf ama gerçek” diyor. Bunu da filmin ilk sahnelerinden örneklerle açıklıyor:
“Filmin ilk sahnelerinde Evelyn, ailesinin sahibi olduğu çamaşırhanenin arkasındaki dairede yemek yapıyor, vergi makbuzlarını ayıklıyor ve müşterilerle ilgilenmek için ön tarafa koşuyor. Eşi Waymond şaşkın gözlerle onu takip ediyor. Elinde boşanma kağıtları da var. Kızları Joy, kız arkadaşıyla ziyarete geliyor ancak Evelyn kendi babasına kızının eşcinsel olduğunu söylemeye cesaret edemiyor. Tüm telaş, tıpkı hayatın akışı gibi yoğun bir şekilde sürerken ilerleyen sahneler daha da hızlanıyor. Farklı evrenler devreye giriyor ve hepsinin kendi absürtlüğü var. Evren sıçramaları sırasında, Evelyn yaşamı boyunca seçimlerini başka türlü yapsaydı hayatının nasıl değişeceğini görme fırsatı buluyor ve film varoluşsal soruları gündeme getiriyor. Olay örgüsü tuhaf olsa bile duygu gerçek.”

Film, dijital yayın platformu Netflix’te gösterimde.