Bir vakadan çok sayıda ders her zaman çıkmaz… Bu kez öyle değil.
A Millî Kadın Voleybol Takımı’mızın başına gelen seyahat macerasından iletişim boyutunda çıkarılacak derslerin haddi hesabı yok…
Medyaya yansıması şöyle: A Millî Kadın Voleybol Takımı oyuncularının Milletler Ligi maçları için ABD’ye tarifeli uçakla ve ekonomi sınıfında gönderilmesi tepki çekti.
Türk Hava Yolları (THY) ve Türkiye Voleybol Federasyonu (TVF) birbirlerini suçlayarak sorumluluktan kaçtılar.
Taraflar birbirlerini suçlayadursun, olay halk deyişiyle tam da “Sen ağa, ben ağa, bu ineği kim sağa” durumuna döndü… Sonuçta 1.90 civarındaki boylarıyla voleybolcu kızlar, nispeten daha dar koltuk mesafesi olan ekonomi sınıfında 13 saat uçmak zorunda kalmışlar mı? Kalmışlar…
Bazı gerçekler var:
TVF’nin özel uçak kiralayacak ya da doğrudan ‘business class’ bilet alabilecek yetkisi ve bütçesi yok.
THY, biletleri bir yıl önceden satışa çıkarıyor; uçakların ve pilotların programını bir ay önceden belirliyor.
THY ile TVF arasındaki sponsorluk sözleşmesine göre; ekonomi sınıfından business’a son anda ve ancak yer varsa ‘upgrade’ mümkün olabiliyor. Bu olayda da business doluymuş.
TVF, maç takvimi çok öncesinden bilinse de seyahatten (26 Mayıs) sadece 9 gün önce (17 Mayıs) THY’ye talepte bulunuyor.
Olay, sporcuların sosyal medyadaki paylaşımlarıyla duyuluyor.
Gelelim çıkarılacak derslere… Bu işte bir numaralı muhatap ve sorumlu kimdir? Tabii ki TVF… Yani kriz, kimin krizidir? Sorunun yanıtı çok net: TVF’nin…
O hâlde krizi kimin yönetmesi, hem krizi hem de krizin iletişimini kimin yönetmesi lazım? TVF Başkanı’nın… Bilindiği üzere kriz yönetimi ile krizin iletişiminin yönetimi iki farklı uzmanlık alanıdır. Voleybolcular sosyal medyada TVF’den çekinip THY’yi ‘mention’ etseler bile bu olaya ilk aşamada THY atlamamalıydı. Bir anda bütün okları üstüne çekmemeliydi (“Kendi Krizine Neden Olmamalısın”, Algılama Yönetimi s.401 vd.)… TVF, krizi yönetmemiş, üstünden atmaya çalışmıştır. Sözünü ettiğimiz makaleyi onların da okumasında yarar vardır.
Hele Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Sayın Uraloğlu’nun hiç gerek yokken devreye girmesini, THY Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bolat ile bizzat görüştüğünü, sorunu “İletişimsizlik” olarak tanımladığını ve millî voleybolcuların ABD dönüşlerini ‘business’ta yapacakları şeklindeki açıklamasını, iletişim yönetiminin neresine yerleştireceğimizi tespit etmekte ve anlamakta zorluk çektiğimizi itiraf etmeliyim… Bir anda olay, aynı anda üç kuruma birden hasar verir hâle gelmiştir: THY, TVF, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı…
En büyük endişem ise konuyu Cumhurbaşkanı’mıza taşıyıp bir de ondan beyanat aldırarak krizi iyice büyütmeleridir…