1982 Anayasasının birçok maddesi değiştirilirken dokunulmayan “özgün” maddelerden biri “din ve vicdan hürriyeti” başlıklı 24. madde. Bu özgünlüğe koalisyonlu yıllarda 1995 ve 2001 kapsamlı Anayasa değişikliklerinde dokunulmadı. 12 Eylül ürünü gerici hüküm korundu. Hüküm, AKP döneminde Cumhuriyetin aydınlanmacı değerlerinin ve laikliğin yok edilmesinde etkin olarak kullanıldı, kullanılmaya devam ediliyor.
Anayasanın sözünde ve özünde temel nitelik olarak yer alan “laiklik ilkesi”, “laik hukuk devleti”, “laik Cumhuriyet ilke ve gerekleri” yok sayılırken 24. maddedeki din özgürlüğüne sığınılıyor.
Laiklik hem Anayasa ve hukuk tanımamazlıkla hem fiili baskıyla hem de Anayasanın din özgürlüğü maddesine sığınılarak devre dışı bırakılıyor. Hukuksuzluk esas, gereksinme duyulursa din özgürlüğüne sarıl. Tıpkı emekçiyi sömürmede hukuksuzluğun esas olup, gereksinme duyulursa sermayenin özgürlüğüne sarılmak gibi.
Din özgürlüğü bir dinin bir mezhebinin özgürlüğü olarak dayatılıyor. Başka bir dine inanmak, aynı dinin başka mezhebini benimsemek ya da herhangi bir dine inanmamak din özgürlüğü kapsamında kabul edilmiyor. Laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının devlet işlerine, siyasete, hukuka, eğitim ve sağlığa, ekonomiye ve toplumsal yaşam tarzına kesinlikle karıştırılmaması esasken tam tersi yapılıyor. Din her yerde ve baskın.
1982 Anayasasının ilk ve ortaöğretimde zorunlu ders olarak dayattığı “din kültürü ve ahlak öğretimi”. Din kültürü ve ahlak öğretimi genel kapsamda dinler tarihini ve bilimsel olarak din antropolojisini içeriyor. Burada bir dinin davranış kurallarının, varsa peygamberinin, varsa kitabının eğitim ve öğretiminden söz edilmiyor. İkisi aynı anlam ve kapsamda değil.
Nitekim Anayasa bu durumu ayırıyor ve birinciyi, “din kültürü ve ahlak öğretimini” zorunlu kılarken, ikinciyi “din eğitim ve öğretimini” kişilerin isteğine, küçüklerin kanuni temsilcilerinin talebine bağlı kılıyor.
Anayasanın belirttiği bu istekte/talepte herhangi bir din adının da belirtilmemesi gerekiyor. “Ben (a) dinine inanıyorum ama velisi olduğum çocuğun (a) ya da (b) dininin eğitim ve öğretimini almasını” istemiyorum diye başvuruda bulunulmayacak, bulunulursa bir dine inanma ya da inanmama hakkı, dinsel inancını açıklamama hakkı ihlal edilmiş olacak.
Devlet, Anayasa ve laiklik ihlalini ve dayatmayı birlikte yapıyor. İslam dininin eğitim ve öğretimini, din kültürü ve ahlak öğretimi içine sokuyor. Üstüne, dersi almak istemeyenlere de hukuksuz gerekçelerle ret yanıtı veriyor. “İstemiyorum” demek yeterliyken “neden” diye soruyor ve gerekçe istiyor.
Müfredatın ve derslerin belirli bir din anlayışını esas alması durumunda, bunun “bir dinin eğitimi” olacağı açık ve “din kültürü ve ahlak bilgisi dersi” olarak kabul edilmesi olanaksız.
Yapılması gereken, 2024-2025 eğitim öğretim yılında din eğitim ve öğretimi almak istemeyenler tarafından okullar açılmadan binlerce, on binlerce “istemiyorum” dilekçesinin devletin önüne yığılması, laiklik savaşımının yaygınlaştırılması.