Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Geçen hafta, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü kutlandı. Türkiye’nin, hatta dünyanın pek çok yerinde etkinlikler yapıldı. Tarımda kadın çiftçilerin yeri, önemi konuşuldu. Kadın çiftçiler yaşadıklarını anlatıp seslerini duyurmaya çalıştı. Toplumun belki de en çok ezilen, en çok haksızlığa uğrayan kadın çiftçilerdir. Tarlada, bağda, bahçede, ahırda, çiftlikte yani tarımın olduğu her alanda kadın emeği var. Ama yönetimde, mülkiyette, sosyal güvencede ne yazık ki kadının adı yok.
Tarım ve Orman Bakanlığı birkaç yıldır Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın katılımı ile Külliye’de kutluyor. Bu yılki toplantı Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’nde “Toprağa İz Bırakan Kadınlar” adıyla düzenlendi. Çok sayıda kadın çiftçi katıldı. Her iki konuşmada da tarımda kadının rolü, kadın emeğinin önemi vurgulanıyor. Başta da söylediğimiz gibi kadının tarımdaki üretime katkısı, ata tohumlarının gelecek nesillere ulaşması ve daha birçok konuda büyük emeği var. Ancak yönetmeye, söz sahibi olmaya gelince ne yazık ki kadının adı yok.
Cumhuriyetimizin 100 yıllık tarihinde kadın tarım bakanımız olmadı. Bugün, Tarım ve Orman Bakanlığı’nda 4 bakan yardımcısı var 4’ü de erkek. Bakanlığın en önemli projesi planlı üretim… Bitkisel üretim, hayvancılık ve su ürünlerinde üretimin planlanmasına karar veren 7 kişilik Tarımsal Üretimin Planlanması Kurulu var. Ülkenin tarımını planlayacak karar verici bu kurulun tamamı erkeklerden oluşuyor. Kadın temsilci yok. Kadının olmadığı bir planlamanın başarısı şansı yok. Sadece bakanlıkta, tarım teşkilatlarında değil kadın çiftçilerin üye olduğu kendi kurumlarında da kadına söz hakkı verilmiyor. Türkiye’nin en büyük ve en yaygın çiftçi örgütü Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin (TZOB) 11 kişilik yönetim kadrosunda kadın temsilci yok.