… Bu açıdan özellikle hükümetin üzerine iki büyük iş düşüyor. Birinci iş yaşanmakta olan cemaat merkezli çatışmanın çapının ve boyutlarının ne olduğunu, sonuçlarının ne olabileceğini tüm Türkiye’ye çok iyi anlatmaktır….
Zira bu noktada belirleyici olan dil, üslup ve tanımdır. Nasıl? Örneğin mevcut yaklaşımıyla Başbakan Gezi’yi düşman bir nokta, bundan önceki komplo girişimi olarak tanımladığı oranda cemaat saldırısı ile Gezi komplosu bağ kuruyor. Böyle yaptıkça Gezi, taleplerini, Gezici gençleri ve kitleleri tekrar dışlayarak karşısına alıyor, derdini oraya anlatamıyor.
Hükümetin üzerine düşen ikinci iş siyasi alanı, siyasi partileri harekete geçirmektir. Başbakan bu işi ciddiye almalı ve bunun yolunu bulmalıdır. Anti demokratik bir duruma yönelik tedbir alırken, siyasi mutabakat aramadan demokrasi sınırlarını zorlayan araçları da kullanarak tedbir almak tehlikelidir. Bu şekilde, Türkiye’yi yönetirsiniz ama demokrasi zemin kaybeder, kimse mutlu olmaz ve bu, sürdürülebilir bir durum değildir.