İktidarın, HDP-DEM’i gayri-meşru ilan eden tutumu yanında, muhalefetin bu partiyi yanına yaklaştırmaması, Türkiye ve seçmen genelinde Kürt siyasetinin dışlanabileceği bir muhalefet ve siyaset arenası ihtimalini akıllara soktu. Kürt sorunuyla iç içe kabul edilen Türkiye’nin demokratikleşmesi, seçim kampanyası ve seçim sonuçlarıyla bu algıdan nispeten uzaklaştı. Kürt meselesinin ve Kürt siyasi partisinin siyasi tutumlar ve beklentiler üzerindeki ağırlığı azalmaya yüz tuttu.
Buna paralel biçimde DEM’te Kürdi bir eğilim öne çıkmaya başladı. DEP, kendi beklentileri (örneğin kayyumlar meselesi) ve varlığı doğrultusunda faydacı, müzakereci siyaset izleyeceğine dair ipuçları vermeye başladı. Adı açık bir biçimde konmasa da Türkiye’lilik ve ilkesel siyaset buna dayalı ittifak eğilimin güç kaybetmeye başladı.
Bu, bazı çevrelerde iddia edildiği bağımsız bir güç politikası anlamının çok ötesine bir durumdur. Partide birbirinden bağımsız güç odaklarının varlığı, örneğin Demirtaş’ın eşinin çıkışları, DEM-Cumhur arası temas ve Kandil bağlantılarının arttan etkisi iddiaları bu muhtemel gelişmeyi destekleyen hususlar.