Son yıllarda en çok neyle övünülüyordu?
“Bu kadar yol yaptık, köprü, tünel, havaalanı yaptık, daha da yapıyoruz…”
Övünülen başka bir konu daha var artık:
“Üniversite sayısını şuradan şuraya çıkardık…”
Doğru, neredeyse kasabalarda bile üniversite var.
Sayıyı artırmak o kadar önemsenir oldu ki, yılların üniversiteleri bölünüp yeni yeni üniversiteler açılıyor. Niye, sayı artsın!
Peki nitelik ne olacak? Bu üniversitelerde iyi eğitim verilebiliyor mu, bu üniversitelerin mezunları iş bulabiliyor mu? Buna bakan, bunu önemseyen var mı?
Türkiye’de gençlerin önemli bir bölümü ya hiçbir vasfı olmayan lise mezunlarından oluşuyor ya da yine neredeyse hiçbir vasfı olmayan üniversite mezunlarından…
Meslek liseleri adeta yok edildi.
Sanayici ara eleman bulamamaktan yakınırken tümüyle haksız mı?
Bırakın sanayiciyi, hizmetler sektörü bile ivedilikle halledilmesi gereken işler için eleman bulamaz hale gelmiş. Bu konferans için gittiğimiz şehirde konakladığımız otelin müdürü olan ve bize üniversiteden çok daha fazla ilgi gösterip ev sahipliği yapan İsmail Çağlar, turizm sezonu öncesinde tesiste acilen halledilmesi gereken bir iş için demirci ustası, evet demirci ustası bulamadıklarından yakınıyordu. Çağlar, çaresiz kalıp o işi Suriyelilere yaptırdıklarını anlattı.
Türk eğitim sistemi ilkokuldan üniversite bitene kadar yıllarca eğitim gören öğrencilere hiçbir dönem bir yabancı dil bile öğretemedi. Hiçbir hükümet de, hiçbir milli eğitim bakanı da bundan rahatsızlık duymadı, bu eksikliği gidermek için çaba göstermedi.
Zaten son dönemde mevcudu bile mumla aratacak yeni müfredat adımları atılıyor. Minnacık beyinler okulda yıkanmaya başlanacak.
Çok basit bir soru:
“Bu yeni sistem, o çocukların, gençlerin ne işine yarayacak; bu şekilde yetişen nesiller ülkeye ne gibi bir katkıda bulunacak?”