AKP Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, sosyal medyayı bir ‘özgürlük alanı’ olarak gördüklerini söyledi.
DHA’ya konuşan Kurtulmuş, Ayasofya’nın ibadete açılmasını istediklerini belirtirken, baroların siyasallaştığını dile getirdi. AKP’li yönetici, ‘gerekirse’ İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılabileceğini aktardı.
‘Feminist dille yazıldı’
Kurtulmuş’un açıklamalarından satır başları şöyle:
*İstanbul Sözleşmesi yeni gündeme gelen bir şey değil. Farklı kesimlerden, İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili olumsuz tepkiler vardır. Her gün halkın içinde olan birisiyim, gittiğimiz her yerde karşımıza çıkıyor. Biz buna karşı duyarsız kalamayız. Gerekirse bu konu hakkında adımlar atılır. Gerekirse nasıl girildiyse İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılır. Kamuoyunda yüzde 90, çok yüksek oranda destek ile farklı çevrelerden büyük destek geldi. İtiraz edenler de vardır.
*Gerekiyorsa oturur kadına karşı şiddeti ortadan kaldıracak ilave tedbirlerimizi alırız. Ama feminist bir dille yazılan ve bazı maddeler itibariyle de maalesef bazı büyük olumsuzlukları bünyesine barındıran bu sözleşmeden çıkılır. Gerekli düzenlemeler parlamentoda yapılır.
Ayasofya konusu
*Yargıda devam eden süreç var. Temennimiz, yargının bu konuda müspet bir karar vereceği. Yani eski, bunun müze haline getirilmesini sağlayan Bakanlar Kurulu kararının uygun olmadığı şeklinde karar vereceği, bunun da otomatik sonucu olarak Ayasofya’nın ibadete açılacağını bekliyoruz, böyle ümit ediyoruz.
‘İki baro olunca Türkiye bölünüyor mu?’
*Tek baro olunca Türkiye’nin birliği, bütünlüğü korunuyor da Ankara’da iki baro olunca Türkiye bölünüyor mu? Kusura bakmasınlar, biraz tarihsel olarak geçmişe baktığınızda, Türkiye’de olağanüstü dönemlerin ortaya çıktığı her süreç içerisinde, bazı baroların nasıl Türkiye’nin bu olağanüstü döneme geçiş süreci içinde yer aldıkları, daha açık söyleyeyim darbelere nasıl destek verdikleri de Türkiye’nin hafızalarında kayıtlıdır.
*İstiyorlarsa avukatlar belli sayıda bir araya gelerek isterlerse kendi barolarını kurabilsinler. Kimse “Barolar siyasallaştırılmıştır” demesin. Tam tersi zaten barolar siyasallaşmış vaziyettedir. “Bölücülük yaparlar” deniyor. Kusura bakmayın, bazı büyük baroların yönetiminin, insan hakları kılıfı altında bölücü terör örgütüne destek olduklarını bilmiyor muyuz? Biz kimseye “Sen şu faaliyeti yapma” diye engel getirmiyoruz. Söylendiği gibi bir bölücülük değil, insanların kendi görüşlerini ifade edebileceği yeni platform oluşturulma konusundaki önünün açılmasıdır.
‘Sosyal medya özgürlük alanı’
*Sosyal medyayı biz bir özgürlük alanı olarak görüyoruz. Bu bir imkandır, fırsattır, görüşlerini ifade etme açısından. Bu imkanın arkasına gizlenerek, birtakım sahte hesapların arkasına gizlenerek kimsenin haysiyet cellatlığına soyunmasına, kimsenin bir diğerine hakaret etmesine müsaade edemeyiz. Öyle bir şey olamaz. Mutlaka bunların cezalandırılması lazım. Hele hele temel konularda, hakaret konularında çok hassas olmalıyız. Hele kadınlara karşı hakaret konusunda hepimizin aynı noktada durmamız lazım.
‘Nezih olacak’
*Kötü söz söyleyenlerin, hakaret edenlerin, sosyal medyayı kötülük alanı olarak kullananların mutlaka kısıtlanması lazım. Sosyal medya bu alandan temizlenirse sosyal medya gerçekten özgür, seçkin, görüşlerini ifade edebilen insanların zenginleştirdiği çok nezih bir platform haline gelir. Bazılarının haysiyetsiz, şerefsiz şekilde karşısındakilerin haysiyetine saldırması asla kabul edilemez. Bununla ilgili düzenleme yapılması lazım.
*Bu sadece Türkiye’nin sorunu da değil. Bazı FETÖ’cü hesapların bunu nasıl yaptığını biliyoruz. Adam Türkiye’de de değil, yurt dışında sahte hesap üzerinden iftirasını atıyor, karalama kampanyasını başlatıyor, bunu örgütlü bir şekilde yapıyor. Onlar düğmeye bastığında bunların network’leri harekete geçiyor. Böyle örgütlü çevreler var. Bunların üstüne gidilmesi, hesabının sorulması lazım.
‘Doğru sözü olan devam etsin’
*Doğru sözü olan, sosyal medyayı önemli bir mecra olarak kullanmaya devam etsin. Sosyal medya mecraları dediğimiz şeyler belli şirketler aslında, burada en büyük hassasiyeti bu şirketlerin göstermesi lazım. Bu şirketlerin kendileri tarafmış gibi davranarak ülkelerin iç işlerine burunlarını sokmaması gerekiyor.
‘AKP oy kaybetmedi’
*Bugün itibariyle AK Parti en yakın siyasi rakibiyle arasında neredeyse iki katı mesafe olacak kadar açık ara birinci partidir. Milletin büyük bir desteği söz konusudur. ‘Cumhur ittifakı’ da AK Parti ve MHP’nin toplam oyları da gerçekten geçen seçimde aldığımız oylar seviyesinde hatta üstünde görünüyor. AK Parti’nin oy kaybı söz konusu değildir.