Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
AK Parti, seçimde muhalefetle değil de LGBT’yle mücadele ediyordu sanki.
Yani mesele, ülkeyi kimin yöneteceğinden daha büyüktü. Erkekliğimiz ve soyumuzun devamı tehlikedeymiş gibi gösteriliyordu.
AK Parti, ahlâksız Batı’dan gelen bu saldırıya karşı aile yapımızı korumak için oy isteyemeyecek de kim isteyecekti?
‘Biz iktidarda olmasak hepinizi LGBT yapacaklar, cinsiyetinizi ancak biz savunuruz’ kampanyası aldı yürüdü.
Ekonomiyi kimin daha iyi yöneteceğine karar vermek için sandığa gitmiyoruz, cinsiyetimizi kimin daha iyi koruyacağını seçmeye gidiyoruz zannettirildi.
Tabii ki ahlâksız Batı’nın bizi cinsiyetimizden etmesinin önündeki tek engel, AK Parti iktidarıydı.
Hans’la George, enflasyona ezilip açlıktan sürünürken bizim cinsiyetimizle uğraşacak gücü yine de buluyordu. Dünya için o kadar önemliydi demek bizim cinsiyetimiz.
Neyse ki Trump, ahlâksız Batı’nın ahlâki çoğunluk oylarıyla seçilmiş en ahlâksız siyasetçisi olarak ahlâk zabıtalığını ele aldı. ABD’yle birlikte dünyanın da ahlâkını, LGBT tehlikesinden o kurtaracak.
Kadın ve erkekten başka cinsiyet tanımıyor, cinsiyet değiştirme çılgınlığını durdurmakta kararlı. Trump, bu söylemle kazandı. Başkanlığı devralınca da gereğini yapmaya hazır, her gün deklare ediyor.
Ahlâksız Batı, ABD’nin direktifleriyle cinsiyetimize saldıramayacak yani artık. Çok şükür, tehlike savuşturuldu. Soylu ve dava arkadaşları rahat uyuyabilir.
Dostumuz Trump ABD’nin başındayken hiç değilse cinsiyetimiz güvende olduğuna göre… Önümüzdeki seçimlerde sıra ülkenin iyi mi, kötü mü yönetildiğine bakarak oy kullanmaya da gelir belki. Ne dersiniz?