TİP’li Can Atalay hapisten seçime girmiş, sakınca görülmemiş, milletvekili seçilmiş, hiçbir yasal engelle karşılaşmamış ama tahliye edilip Meclis’e gönderilmiyor.
Seçime girmesi serbest de kazanması mı yasaktı!
O da bireysel başvuru hakkını kullanmış.
Anayasa Mahkemesi ikidir, Anayasa’nın açık hükümlerini göstererek haklarının ihlal edildiğine ve tahliyesine karar veriyor.
İlgili ceza mahkemesi de Anayasa’ya göre bağlayıcı ve zorunluyken bu karara uymayıp, topu her defasında Yargıtay’a atıyor.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise ikidir, AYM’yi Anayasa’ya uymamakla suçlayıp kararı, haşin bir reddiye ile tanımıyor.
Peki Yargıtay; neye dayanarak AYM kararını yok sayıyor, ortada mecburen uymayı gerektiren bir hukuki karar olmadığını nereden çıkarıyor, derseniz…
Getirdiği örnek, Anayasa’mızdan değil Pakistan Anayasa Mahkemesinin bir kararından. Bir de varsayımlardan.
Hani AYM’nin, mevcut yetkilerle isterse seçilmiş, meşru Cumhurbaşkanı’nı bile düşürebileceği, siyaseti dizayn etmeye soyunabileceği varsayımlarından.