İsmailağa Cemaati bölündü. Cübbeli Ahmet, Cemaat’i bölmekle suçlanıyor. Geçenlerde saldırıya uğradı. Mahmud Efendi’den sonra farklı bir yol, yorum tutturduğu için ölüm tehdidi altında olduğunu söylüyor. Laiklik, işte bunun için gerekli. Bir din anlayışının, doğru ve geçerli tek yorum diye dayatılamaması, diğerlerine baskı kuramaması için. Cübbeli de bunun değerini biliyor gibi. Laiklikten yana, Anayasa’nın ilk 4 maddesinin korunmasını istiyor. Laikliği savunmak, aslında kendi yorum ve seçim özgürlüğüne hayat hakkını savunmaktır. Belli bir din yorumu, gücü ele geçirdiğinde diğerlerine hayat hakkı tanımıyor.
Laiklik, Anayasa’nın 4. maddesini kaldırarak onu tartışmaya ve değiştirmeye açmak isteyen Hüda Par’ın dahi güvencesi. Meselâ Cübbeli Ahmet, görüşlerini milli bulmadığı Hüda Par’ın dine de zarar verdiğini düşünüyor. Sorsanız, Hüda Par da Cübbeli için farklı düşünmüyordur. Birinin din anlayışının devlete egemen olması, ötekine nasıl bir tehdit oluşturuyor; hesap edin. İnançlarını başkasına dayatamadan ama özgürce, birlikte yaşamalarının laiklikten başka teminatı yok.
Laikliğin nasıl bir nimet olduğunu anlatan örnekler, her gün gözümüzün önünde. İhsan Şenocak, Cübbeli Ahmet, Nureddin Yıldız ve Ahmet Şimşirgil gibi ‘hoca’lar arasındaki güncel kavgaya bakmanız yeterli. Yetki kendilerindeymiş gibi bu dünyada birbirlerini dinen yargılıyorlar. Allah’ın işidir, hesabı öbür tarafta görülür, kimsenin imanını Allah adına teraziye vurup tartamayız, dinden atmak kulun ne haddine, demiyorlar. Nefret suçuyla halkı inanç ve yaşayış farklılıkları üzerinden kine, düşmanlığa tahrik onlara serbest sanki. Kanun, yasak dinlemiyorlar. Dini anlatan kimi hocalar, kendini dinin kendisi ve kutsal sanıyor. Onlara bir şey dediğinizde dine saldırmakla suçluyorlar. Sanırsınız tekellerinde, kimin dine kabul edilip kimin kovulacağına onlar karar veriyor. Şerlerinden Allah’a sığınırsınız. Laiklik varken böyle. Bir de olmasa ham softa, kaba yobazların azgınlıklarından bizi kim, ne koruyacak?