‘Barış İçin Akademisyenler’ imzacısı olduğu için veya darbe girişiminden sonra OHAL kapsamında işten atılan veya görevine son verilen akademisyenler, başka bir ülkede hayatlarını sürdürmek isterken, bunların gerekçesi olarak ülkede yaşanan ‘belirsizlik’ ile gündelik siyasetin ve şiddet dilinin egemen olmasını gösteriyor.
Darbe girişiminin ardından 4 bin 224 görevinden uzaklaştırılmış, 2 bin 341 akademisyen de ihraç edilmişti. Gülen Cemaati’yle bağlantılı olduğu gerekçesiyle 15 vakıf üniversitesi kapatılmış, burada çalışan akademisyenler de işsiz kalmıştı.
‘İmzacı’ akademisyenlere de soruşturmalar açılmış, bir kısmı kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) açığa alınmıştı.
BBC Türkçe’den Rengin Arslan’ın haberine göre İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde şubat ayında ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı bildiriye imza verdiği için önce okuldan uzaklaştırılan, sonra da görevine son verilen Halil İbrahim Yenigün, “Gidebilen yollara düşmüş durumda. Henüz gidemeyen de gitme hazırlığında” diye konuştu.
Darbe girişimi sırasında konferans vermek için ABD’de bulunan Yenigün, Türkiye’nin yurtdışında eğitim görenleri, ülkeye geri çağıran bir çekiciliği olduğunu ancak bu durumun artık değiştiğini belirterek, “Başka ülke vatandaşlarından doktoraya ABD’ye giden orada kalmaya devam ediyor genellikle. Türkiye’nin kendisine özel durum, Türkiye’de akademisyenlere has bir durum, geri dönmek yönündeydi. Türkiye ne olursa olsun kendi vatandaşlarını döndürebilen, döndürecek kadar cazibe sahibi olan bir ülkeydi. Bu durum değişti” dedi.
Arakon: Belirsizlikten ötürü biletimi erteledim
Doç. Maya Arakon ise çalıştığı üniversitenin kapatılmasının ardından çevirmenlik yaparak geçimini sağladığını belirterek, “Bir gecede işsiz, evsiz, sokakta kaldım. 15 Temmuz’dan sonra üniversiteye kayyum atanacağını tahmin ediyordum ama kapatılması o kadar mantıksız geliyor ki insana. Bu durumdan etkilenenler arasında Cemaat ile benim gibi hiç ilgisi olmayan kişiler var, öğrenciler var” dedi.
Tatil için gittiği Atlanta’dan Türkiye’ye dönüş için aldığı biletini sürekli ertelediğini ve sonunda iptal ettiğini söyleyen Arakon, bunun gerekçesi olarak Türkiye’deki ‘belirsizlik’i gösterdi.
Özgen: Şiddet dilinin bizi sarmakta olduğunu fark ediyorum
Emekli öğretim üyesi olarak Galatasaray Üniversitesi ve Mimar Sinan Üniversitesi’nde doktora dersleri veren Neşe Özgen de, çalışmalarını Türkiye dışında sürdürmek istediğini şöyle anlattı: “Tabii ben bunları Türkiye’den yapabilirdim aslında. Bu kapasiteyi bana çalıştığım üniversiteler de sağılıyordu. Ama ülke sağlamıyor. Herhangi bir şekilde bir yazıp çizebilmek veya okuyabilmek bile ciddi enerji gerektirir oldu. Verimli okuyup, verimli yazıp çizemediğimi fark ediyorum. Günlük hayatın siyasetinin, günlük hayatın politikasının hepimize fazlasıyla egemen olduğunu, bir şiddet dilinin bizi de sarmakta olduğunu fark ediyorum.”
15 yıldır göç sosyolojisi çalışan Neşe Özgen de, Türkiye sınırının öte tarafına geçerek çalışmalarını devam etmek isteyenlerden.
Selanik’te bir proje yürütecek olan Özgen, emekli bir öğretim üyesi olarak Galatasaray Üniversitesi ve Mimar Sinan Üniversitesi’nde doktora dersleri veriyordu.
Neden gittiğini sorduğumda Özgen, Yunanistan ve Türkiye’deki öğrencileri buluşturacak bu projeyi anlatırken ekliyor: “Tabii ben bunları Türkiye’den yapabilirdim aslında. Bu kapasiteyi bana çalıştığım üniversiteler de sağılıyordu. Ama ülke sağlamıyor. Herhangi bir şekilde bir yazıp çizebilmek veya okuyabilmek bile ciddi enerji gerektirir oldu. Verimli okuyup, verimli yazıp çizemediğimi fark ediyorum. Günlük hayatın siyasetinin, günlük hayatın politikasının hepimize fazlasıyla egemen olduğunu, bir şiddet dilinin bizi de sarmakta olduğunu fark ediyorum.”
Vatansever: Ne yapacağımı bilmez vaziyetteyim
Doğuş Üniversitesi’nde altı yıl çalıştıktan sonra ‘Bu suça ortak olmayacağız’ başlıklı bildiriye imza attığı gerekçesiyle nisan ayında işten çıkarılan Aslı Vatansever de, şu anda Almanya’da Modern Şark Enstitüsü’nde çalışıyor.
Akademisyenlerin başka ülkeleri tercih etmesinin sebebini ‘beyin göçü’ ile açıklamanın yeterli olmadığını kaydeden Vatansever, hissettiklerini şöyle anlattı: “Hepimiz kariyerlerimizin orta yerindeyken, bir hayat kurmuşken, kendi ülkemizde faydalı olmak isteyen kişilerken, her şeyi yıkıp yurtdışında üç ay, beş ay veya bir yıllığına bir hayat kurmaya çalışıyoruz. Yarı göçebe bir durum bu. Sonrasında ne olacağımızı bilmeden buralara geldik. Ben kişisel olarak buradan sonra dünyanın neresinde, bir daha ne yapacağımı bilmez vaziyetteyim.”