Belli ki seçimlere doğru giderken siyaset kıran kırana bir zeminde geçecek. Kimileri “kan ve seçim” denklemi kurmaya bile başladı.
Ama diyeceğim ki, bu tarz kelimelere savrulunca, siyasette kazanılır mı bilmem ama siyasetten başka şeyler -ahlâkî hassasiyet- kayboluyor.
Ben Cumhurbaşkanına bu tarz kelimeleri kullanmayı yakıştıramıyorum. Ben mi yanlış yapıyorum? Benim hassasiyetlerim mi aşırı? Benim ölçülerim mi sapmış durumda? Ben mi savruldum? Nereye savruldum? Nezaheti, zarafeti, İslam ve ahlâk ilişkisini, en tabii insani dil terbiyesini hatırlatmak nereden nereye savrulmaktır?
Bir çok metinde o kelimeler “üç nokta” ile ifade edildi. Sesli yayınlarda bip’lendi o sözler. İyi mi? Neye göre iyi?
Bir evde, o konuşma bir grup genç karşısında üç kere-beş kere dinletilse, nasıl bir tepki verir gençler?
Diyanet İşleri Başkanı öyle bir kelime kullansa nasıl olurdu? Kürsüde bir hoca, ekranda din adamı öyle kelimelerle konuşma yapsa… Cumhurbaşkanı’nın hassasiyeti daha az olabilir mi?