O dönem Diyarbakır Cezaevi’nde uygulananlarla ilgili çok şey yazılmıştır. Cezaevinin İç Güvenlik Komutanı Esat Oktay Yıldıran’dır. Kıbrıs Barış Harekâtında görev almış bir askerdir. Ama onun döneminde Diyarbakır Cezaevi sanki cehennemden bir parçadır.
Miroğlu’nun hatırasını nasıl buldunuz? Bu eğitimin sonucunda oraya giren insanlar “İnkılapçı” mı olmuşlardır yoksa “Dağa çıkma duygusu kamçılanan” varlıklara mı dönmüşlerdir?
Esat Oktay Yıldıran bir askerdir. Bu işler Evren ve diğer komuta kademesi üyelerinin hiyerarşik bir silsile içinde yaptığı darbe sonrası ve insanların “Asmayalım da besleyelim mi?” mantığı içinde yargılandığı bir süreç içinde gerçekleşmiştir.
Yakında Show tv Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya için verilen ömür boyu hapis cezası kararının hastane yatağında iken yüzlerine nasıl okunduğunun görüntülerini yayınladı. (Şimdilerde medya mafya liderlerinin devlet içindeki bağlantıları ile elele nasıl hukuksuzluklar gerçekleştirdiğinin haberleri ile çalkalanıyor)
Bir dönemin güçlüleri, anayasal düzeni değiştirmek için TSK’yı kullanmaktan mahkum olmuşlardı.
Demek asker adına yapılan her şey meşru sayılmıyordu.
Esat Oktay Yıldıran’ın cezaevinde uyguladıkları da meşru değildi.
Ama gelin görün ki bunları, o gün seslendirmek ve tabii yargı huzuruna getirmek de mümkün değildi.
“Türk Silahlı Kuvvetlerine hakaret”ten başlardı yargılamanız. “Terörle mücadelenin karşısına çıkmak”la suçlanmak da en az onun kadar ağır bir suç haline gelirdi.