Şimdi de itiraf tadında “basına baskı hikâyeleri” anlatan onurlu gazeteciler çıktı. Birini, dün, canlı yayında ağırladılar. Ne tür baskılara maruz kaldıklarını, gazetecilik yapma imkân ve ihtimalinin niçin ortadan kalktığını anlattı… Hafif bıçkın, çokça teatrel bir ses tonuyla..
Biz bu “onurlu gazetecilerin”28 Şubat sürecinde ne yaptıklarını da biliyoruz. Dün gece televizyona çıkıp, “basına baskı hikâyeleri” anlatan arkadaşın da birtakım“onurlu” icraatları var: Hatırlayalım sevabına: Başörtülülere “fahişe” demişti… Bu cürümünden dolayı mahkûm da olmuştu… İnsan hakları savunucusu Eren Keskin’e “ilk gördüğü yerde cinsel tacizde bulunacağını” söylemişti… TSK’nın kimi uygulamalarını eleştiren bir kadın gazeteciye, “Hanımefendi, hanımefendi…Bu ordu sizin bacak aranızı da koruyor!” diye çıkışmıştı… Rahmetli Ahmet Kaya’ya “fiyatın ne?” diye sormuştu. Ve elbette en ateşli darbe destekçisiydi, 28 Şubat’ın tedvirine memur yazılmıştı.
Sen bırak “Alo Fatih”i de, “Bu gazetede sizin aleyhinizde tek satır çıkmaz efendim. Turgay Bey saygılarını sunuyor. Sizinle görüşmek arzusundalar!” diyen muhtereme bak… Birazcık onur taşıyorsan, “Sadece hükümete değil, kaplı yapılara da hesap veriyoruz. Onurumuz kalmadı!” dersin.