Sağda solda, kıyıda köşede şöyle şeyler okuyorum, duyuyorum, görüyorum:
– Narin’in köyü Hizbullahçı.
– Köy tamamen HÜDAPAR’ı destekliyor.
– Amca Salim, HÜDAPAR’da başkanlık yapmış.
Falan filan.
Bunları sürekli yazanlar var. Bunlar üzerine sürekli yorum yapanlar var.
HÜDAPAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nu arayıp net biçimde sordum:
“Amca Salim denilen adam, sizin partinizde yöneticilik yaptı mı?”.
Cevap çok netti:
“Partimizde ne yöneticilik yaptı ne de partimizin üyesi. Partimizin kapısından bile geçmemiş. Tanımayız, bilmeyiz”.
Yapıcıoğlu, Amca Salim’in profiline değinerek de şunu söyledi:
“Tefecilik yaptığı iddia ediliyor bu adamın. Böyle bir profilin bizim partimizde işi olmaz, olamaz. Bu profildeki bir şahsı bizim partimiz kabul etmez. Bunu da bölgede herkes bilir”.
Peki Tavşantepe denilen köy, HÜDAPAR’ın ağırlıkta olduğu bir köy mü?
Yapıcıoğlu bu konuda da şunları söyledi:
“Bu ailenin hiçbir üyesi bizim kapımızdan bile geçmemiştir. Ayrıca bu köyde bizim tek bir üyemiz bile yok”.
Köydeki seçim sonuçlarında hangi partinin ağırlığı var?
Yapıcıoğlu bu konuda da şöyle dedi:
“Tavşantepe’de bir seçimde BDP birinci olmuş, bir seçimde HDP birinci olmuş, bir seçimde AK Parti birinci olmuş. Bir seçimde İYİ Parti’nin birinciliği var. Biz genelde üçüncü olmuşuz. Benim bağımsız aday olduğumda ikinci olmuşluğumuz var. Yani bu köy, her partinin oy aldığı bir köy. Ayrıca seçim sonuçlarından bir hüküm çıkarmaya çalışmak da doğru değil. Böyle aşağılık, nefretlik ve korkunç bir suç ile partilerin aldığı oy oranı arasında bağ kurmak iğrenç bir yaklaşım”.
Geçmişte bu köyün Hizbullah’ın yuvalandığı bir köy olduğu da iddialar arasında.
Yapıcıoğlu, bu iddiayı da yalanladı:
“Geçmişte Hizbullah ile bazı köyler arasında bağlantı olduğu iddiaları ortaya atıldı. Ancak Tavşantepe köyüyle Hizbullah arasında bağlantı olduğuna dair hiçbir şey yok. Bu da yalan, bu da doğru değil”.
Zekeriya Yapıcıoğlu’nun konuyla ilgili son yorumu ise şöyle:
“Masum bir kız çocuğunu korkunç biçimde katledenlerin Allah belasını versin. Bu korkunç cinayeti siyasete, partimize alet edip yalanlar söyleyenlerin de Allah belasını versin”
Narin duyarlılığı, benim çok takdir ettiğim bir duyarlılıktır.
Türkiye, olayın üzerine gitti. Kamuoyu ayağa kalktı.
Biraz da bu duyarlılık nedeniyle olay, bugün geldiği noktaya gelebildi.
Kamuoyu duyarlılığı çok işe yaradı yani.
Bu duyarlılıkla ne kadar gurur duysak az.
Ancak cinayeti araçsallaştıran tipler de ortaya çıkmadı değil.
İki tip var mesela benim dikkatimi çeken:
– BİRİNCİ TİP: Ucuz ve klişe bir şiirsellikle dikkatleri kendi üzerlerine çekmeye çalışan, cinayet üzerinden kendi primlerini elde etmeye çalışan magazinsel tipler.
– İKİNCİ TİP: “Burası çocukların korkunç cinayetlere kurban gittiği bir yer” türü hükümler veren, cinayetten yola çıkarak yaşadıkları ülkeye duydukları nefreti kusan tipler.
İki yıl önce İngiltere’de minnacık bir bebek, aile içinde katledildi. Ardından da 6 yaşındaki bir çocuk aile içi cinayete kurban gitti.
Herhangi bir İngiliz ünlüsü ya da yarı ünlüsü “Burası bebeklerin ve çocukların öldürüldüğü bir yer” falan diye lügat paralamış mıdır acaba?
Dünyanın her yerinde çocuklar cinayete kurban gidiyor, kayboluyor.
Almanya’da her yıl yüz bin çocuk, ABD’de beş yüz bin çocuk, İngiltere’de yüz yirmi bin çocuk kayboluyor. Böyle istatistikler var.
Buna rağmen bu ülkede yaşayan bazı tipler, Türkiye’yi “çocuk kaybolma cenneti” ilan ediyorlar.