H. Ayhan Tinin / Sanat da var / Sinema
insanatinart@gmail.com
21. yy bir göçmen yüzyılı…
İnsanlık tarihinin en acı, en utanç verici, uygar sanılan dünyanın yüz karası göçmenlik.
Yönetmen Salvador Calvo’nun 14 dalda, Mart 2021’deki Goya ödüllerine aday olan filmi ‘Adu’ insanlığımızı sorgulatan ve iyi işlenmiş, bir göçmen öyküsü filmi.
Cemal Süreya’dan ödünç alınmış bir mısraı yerleştirdik yazının başlığına… Çünkü unutulmaz ‘Üvercinka’ şiirinde söylediği gibi “İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar.”
Kuzey Afrika’da bir İspanyol kenti olan Melilla’da başlayan film Afrika’da en önemli şeyin, hayatta kalabilmek olduğunu, acıya direncimizi test ederek bize gösteriyor.
Sınırlar aşmaya çalışan göçmenler, iç dünyalarında kaybolan göçmenler… Bir kaçış ve yol öyküsünün içinde bizi düşünmeye çağırıyorlar.
Adu ve ablası Alika siyah Afrika’nın beyaz fildişlerine tutkun yasadışı avcıların, cinayetine tanık oldukları için kaçarlar… Gonzalo filleri korumak gibi ulvi bir amacım gölgesinde, başarısız bir evlilikten ve bir türlü nasıl yapacağını bilmediği babalık görevinden kaçar… Bir göçmenin ölümüne neden olan polis arkadaşını kurtaracak yalan ifadeyi veren Mateo, kendi vicdanından kaçar…
Massar, Sandra ve Carmen ise küçük yan öykülerde kendi hayatlarından kaçan göçmenlerdir.
21.yy göçmen yüzyılı…
İnsanlık tarihinin, uygar sanılan dünyanın yüz karası göçmenlik.
İşbirlikçi siyahların filleri öldürerek, beyazlar için fildişi elde etmesine tanık olan Adu bir nehir evde yaşamaktadır. Arkadaşlarıyla futbol oynarken çıplak sırtında beyaz boya ile Ronaldo’nun ismi yazar… Hacmi 1.6 trilyon dolar olan bir endüstri; kaç Alika, kaç Adu eder? İnsanlık insan olmanın anlamını ne zaman kaybetti?
Ablası Alika, Adu yolda vazgeçecek denli yorulduğunda “Sen ölsen Adu, ben devam ederdim” diye ona güç vermeye çalışır.
Adu hep devam edecektir göçmen olmaya…
Kamerun, Kongo, Senegal, Fas; görüntü yönetmeni Vilanova Claudin müthiş kareler yakalamış. Adeta bir Afrika belgeselinin içinde birinci gözden izliyoruz.
Adu, kaçak göçmen olarak yakalanıp götürüldüğü karakolda, duvarda bir havayolunun reklam afişi asılıdır. “Dünyayla bağınız” gibi bir slogan kullanmış. Oysa film boyunca görüyoruz; Afrika’nın dünyayla bir bağı yok. Orası yalnızlığın kara parçası…
“Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna
diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil”
Adu ve Massar Dakar’dadır. Atılmış TIR lastiklerinin içinde oturmaktadırlar ve arkada boyası silinmeye yüz tutmuş, kırmızı beyaz bir içecek reklamı vardır. Hakça paylaşılması becerilememiş bir dünyanın simgesidir bu duruşuyla…
Kim bu esmer, kara derili göçmenler?
Kimlikleri yok.
Geçmişleri yok.
Gelecekleri yok.
Arabamıza yaklaştıkları zaman camları kapattığımız, utanmamak için yüzlerine bakamadığımız esmer suretler…
Siyah Afrika’nın beyaz utancını yüzümüze tokat gibi çarpan bir film ‘Adu’. Dijital platformlarda seyretmek mümkün.
2018 yılında dünyada yetmiş milyon insan içinde bulunduğu sınırları savaş ve açlık gibi iki temel nedenle değiştirmeye çalışmış. Bunların yarısı çocuk… Ne kadarı ölmüş tam olarak bilmiyoruz. Bilgiler yalnızca kayıtları tutulabilenler…
Unutmadan! İnsanlık müthiş bir ilerleme içinde! Ve bugünlerde dijital dünyanın, insanlığın geleceği ve kurtuluşu olduğu söyleniyor.
Unutmadan! Beyaz insan evrensel hukukun, eşitliğin, özgürlüğün, eğitim ve yaşama hakkının koruyucusu olduğunu söylüyor…
Gonzalo kendi kızını uyuşturucudan kurtaramadığı halde fillere ağlıyor.
Massar ömrünü göçmen kamplarında tamamlayacağı için ağlıyor.
Beyaz ayıyı kurtararak vicdanı temizlenemeyenler, ne yapacağını bilemediği için ağlıyor.
Keşke şu yeryüzünde birlikte yaşayacak kadar güzel ve iyi yürekli, birlikte ağlayacak kadar cesur olabilseydik.