Dün polisimizi şehit eden katil zanlısının fotolarını görünce derinden hissettiğim ve söylemek istediğim: “O hissetmiyor.” Siz vursanız da, işkence etseniz de hissetmeyecek. Bunları nereden mi biliyorum? Olağandışı hayat serüvenimden. Bu hayat beni buradaki hemen hiç kimsenin tanıyamayacağı kişilerle tanıştırdı. Bunlardan birisi de lisede kaldığım yurttaki 4 kişilik odamızda Anadolu Lisesi grubundaki üç kişinin yanına bir tiner bağımlısı gencin, bizler ona örnek olalım diye verilmesi idi. Bu genç sonrasında yurttan kaçıp, Antalya’da bir Rus turisti, 7 kişilik tinerci çetesiyle öldürmüştü.
Bu gençle anılarım çeşitli idi. Sessizdi ama aniden öfke patlamaları yaşayabilirdi. Hissizdi. Bu sorunu idealist bir bakış açısıyla, hatta yurtdışında görev yaptığım yerleri bile buna göre seçerek çözmek için çok uğraştım. Sivil toplumda, hak temelli çalışmalarla çocuk hakları alanında uzun yıllarımı verdim. Bu tecrübelerim ışığında dünkü katilin polisler ne yaparsa yapsın hissetmeyeceğini bildiğim, daha doğrusu buna bana öğreten bir kitabı ve içinden bir kısmı sizlerle paylaşmak istiyorum. Kitabın adı “Köpek Gibi Büyütülmüş Çocuk”. ABD’li bir çocuk psikiyatristinin anılarından oluşuyor. Kitabın bir bölümünde bir ABD’li işçi ailesinin iki çocuğunun farklı hayat hikayeleri ele alınıyor. Orta düzey bu işçi ailesinde anne, mental geriliğe sahip. Mental geri bu annenin ilk çocuğuna kasabadaki diğer aile yakınlarının katkısıyla iyi bakılabiliyor ve bu çocuk, normal bir çocuk olarak yetişiyor.
Katil zanlısı gence polisler istediği kadar vursun. O çocuk hissiz. Bunu anlayıp sosyal sorunlarımızı değiştirmek için çaba gösterinceye kadar ha boş çuvala vurmuşlar, ha dağa taşa. Önemli olan çocukların gelişimindeki kritik dönemler için gerekli psiko-sosyal destek mekanizmalarını inşa edebilmek. Geçtiğimiz günlerde bir özel okul sahibi arkadaşımla konuştuğumda, bu yıl ana okulu kayıtlarının kriz nedeniyle beklenenin çok altında olduğunu söyledi. Evde uyaransız yetişen çocuklar örneğin bu hissizliğe aday. Bunları çözecek politikalar ihtiyaç duyduklarımız. Her şeyi devletten beklemeden alacağımız sivil inisiyatifler ihtiyaç duyduklarımız. Aksi bolca hissiz insanlarla bir arada yaşamaya mahkum olmamız olacak.