Avrupa Birliği yeniden gündemimize giriyor. Yeniden diyorum çünkü AB ile ilişkiler son 3 yıldır buzdolabına kaldırılmıştı.
Ve ben bundan heyecan duyuyorum. “Alice Harikalar Diyarında” gibi ayaklarım yerden kesilmiş değil. İhtiyatlı bir iyimserlik içindeyim. Ama bu süreçte siyasi iradenin cesaretlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü Türkiye’nin AB’ye tam üyelik hedefini önemsiyorum. 15 Temmuz darbe girişimi karşısında AB’den gereken desteği bulamadık. Yükselen milliyetçi dalganın etkisiyle AB, Türkiye’yi adeta itti. Ama biz de Kopenhag Kriterleri’ni Ankara kriterleri yapıp yolumuza devam edemedik.
Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakerelerinin başlaması için pankartlarla destek verildiği bir konjonktürden Türkiye’nin Avrupa Konseyi tarafından denetime alındığı bir sürece gelindi. Şimdi karşılıklı hata-sevap cetveli çıkarma peşinde değilim. Bardağın dolu ve boş tarafını birlikte görmeye çalışıyorum.
AB ile ilişkilerde dibe vurduk. Şimdi yeniden ilişkilerin geliştirilmesi sürecine girildi. OHAL’in kaldırılması AB’de Türkiye’nin görünümünü olumlu yönde etkiledi. Tam bu süreçte maruz kaldığımız Trump saldırısı bize AB’nin ne denli önemli olduğunu, AB’ye de Türkiye’nin vazgeçilmezliğini hatırlattı.