En önemli sorun, Cumhurbaşkanı’nın partisiyle ilişkisi konusunda yaşanıyor. MHP, Cumhurbaşkanı’nın parti üyesi olmasına karşı çıkmıyor ama parti genel başkanı olmasına itiraz ediyor. AK Parti ise başkanlık sistemini bir ölçüde bunun için istiyor. O nedenle bu ciddi bir pürüz konusu.
Görüşmelerde bir kriz yaşanırsa buradan çıkabilir. Ama her iki taraf da aşılamayacak bir nokta olarak görmediklerini ifade ediyorlar.
AK Parti, cumhurbaşkanlığı sistemine geçilirken partide, ‘iki bir’ sisteme izin verilmesine sıcak bakmıyor. Biri icranın başındaki cumhurbaşkanı, diğeri parti genel başkanı gibi ileride iki ayrı güç odağı oluşturabilir. İkili sistem sürtüşmeye zemin hazırlar. Adı cumhurbaşkanlığı sistemi olsa da bu sistemin özü başkanlık sistemi. Parti üyesi olabilen cumhurbaşkanı, partinin genel başkanı da olabilmeli tezini savunuyor.
MHP ise cumhurbaşkanının parti üyesi olabilmesine itiraz etmiyor ama genel başkanı olmasına sıcak bakmıyor. Bu pürüzü aşabilme uğruna AK Parti’nin geliştirdiği bir formül daha var. O da ‘Anayasada, cumhurbaşkanının partisiyle olan ilişkisi sınırlanıp tarif edilmesin. Parti genel başkanı olamaz şeklinde negatif bir hüküm konulmasın. Cumhurbaşkanı o ilişki düzeyini kendi belirlesin’. Bu noktanın altını çizmek istiyorum.
MHP eğer, genel başkan olamaz noktasında diretirse, bu ciddi bir kriz konusu olabilir.