Her sınav döneminde olduğu gibi tartışılan en önemli konulardan biri de sınavların kaldırılıp, kaldırılamayacağıdır.
Sınav karşıtları, sınav için harcanan zamana, kaynaklara ve özellikle de yıpratıcılığına dikkat çekerek mutlaka kaldırılması gerektiğini savunuyor. Sınavsız bir sistemin torpile ve kaosa davetiye çıkaracağını iddia edenler ve sınavlardan nemalananlar ise mevcut sistemin devamından yanadır.
Peki, doğru olan ya da olması gereken ne?
Bu konuda ahkam kesmek yerine, dünyadaki uygulamalara ve yaşananlardan çıkarttığımız derslere bakarak bazı tespitlerde, öngörülerde ve önerilerde bulunabiliriz.
Anaokuluna başlayan her öğrenciyi üniversite önüne yığan bugünkü sınav sistemini, bu haliyle kabul etmek mümkün değil.
Peki sınav olmasın mı? Bazı durumlarda olabilir ama esas önemli olan okul başarısıdır ve bu dikkate alınmalıdır.
Bu yüzden ölçme değerlendirme, ilgi, yetenek, beceri ve hedeflere yönelik hayalleri tespit eden rehberlik hizmeti çok önemlidir.
Ülkenin insan gücü planlaması ile bireylerin isteklerinin örtüşmesi de günümüzün olmazsa olmazları arasındadır.
Bu nedenle bir, iki yıllık bir okul öncesi eğitimin ardından 6 yıllık bir temel eğitim sonrası yönlendirme başlamalı ve erken yaşta hayata atılacaklar mesleki eğitime, öğrenimlerine üniversitede devam edecek olanlar da akademik hayata hazırlanmalılar.
Bu oran gelişmiş ülkelerde yüzde 65, 70 mesleki eğitim, yüzde 30,35 de akademik eğitim yani üniversite yönündedir.
Ülke olarak 60 yıllık hayalimiz bu yönde olmasına rağmen başarılı olduğumuzu söylemek abartılı olur.
Diploma yerine yaşam odaklı, teorik bilgi yerine yetkinlik kazanımlı bir eğitim modeli için zaman çoktan geldi de geçiyor.
Üniversiteyi kazanamayan ya da girip de bitirip mezun olan milyonlarca gencimizin elinde diplomanın dışında hiçbir şey yok. Maalesef o da bir işe yaramıyor.