AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, Avrupa ülkelerini darbe girişiminin ardından ‘itidal çağrısı’ yapmakla eleştirip Türkiye’nin darbeye katılan askerleri öldürebileceği halde öldürmeyip hukuka teslim ettiğini söyledi.

Fotoğraf: DHA
Slovakya’nın başkenti Bratislava’da katıldığı AB toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çelik, bakanları darbe girişimine ilişkin bilgilendirdiğini belirtirken, AB’yi de şöyle eleştirdi: “Hükümetimizin ve halkımızın yaşadığı hayal kırıklığını açık bir şekilde anlattım. Darbeden 24 sonra yapılan açıklamalarda taraflara itidal çağrısında bulunuluyor. Burada taraflar yok, bizi öldürmek isteyenler var, bir de biz varız. Dolayısıyla burada bize itidal çağrısı değil, darbecilere kınama çağrısı yapılması lazım.”
‘Öldürebilirdik, canlı yakaladık’
Darbe girişiminin hemen ardından başlayan idam tartışmaları sırasında batılı ülkelerden yapılan itidal çağrılarına da tepki gösteren Çelik, “Bakın darbeden bir gün sonra 16 Temmuz’da ve 17 Temmuz’da çatışmalar sürerken, bütün darbeci askerleri öldürebilirdik. Henüz yakalanmamışlardı ama bunu yapmadık. Canlı yakaladık ve hukukun önüne çıkarmak için. Arkasından Cumhurbaşkanımızı öldürmek isteyen tim, 10 gün boyunca ormanda saklandı. Onlar yakalandığında çatışmada öldürülebilirdi ama bunun yerine canlı yakalamak tercih edildi. Demek ki onları hukukun önüne çıkarmak istiyoruz, intikam istemiyoruz. Adalet istiyoruz” diye konuştu.
AB bakanı, çatışmalar sırasında ‘hassas’ davranıldığını da ayrıca belirtti.
‘Türkiye’ye kimse toplama kampı muamelesi yapamaz’
Çelik, Avrupa Birliği’yle ilişkilerin merkezine oturan vize serbestisi ve geri kabul anlaşmasına ilişkin de bilgi verdi. Vize serbestisi verilmediği takdirde Türkiye’nin Geri Kabul Anlaşmasını yürürlüğe koymayacağının altını çizen Çelik, Türkiye’ye kimsenin ‘toplama kampı’ muamelesi yapamayacağını söyledi.
Bakan, AB’den katkı gönderildiği iddialarını da yalanlayıp, şunları söyledi: “Gönderilen hiçbir şey yok, hiçbir taahhüt yerine gelmedi. 2 milyar sadece taahhüt ediliyor, bunu size göndereceğiz diye. Bir şeyin taahhüt edilmesi onun gönderildiği anlamına gelmiyor. Sadece 140 milyon dolar- UNICEF ve diğer kuruluşlara gönderilmiş durumda, Türkiye’ye gelen bir şey yok. Ayrıca biz şu ana kadar 20 milyar dolar harcadık, Suriyeli göçmenler için. Dolayısıyla biz burada para meselesinden bahsetmiyoruz. AB’nin taahhütlerini yerine getirmesinden bahsediyoruz.”
Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Açık ve net bir şekilde, vize serbestisi konusunda bir ilerleme sağlanmazsa, biz bundan sonra herhangi bir yeni mekanizma kurulması ya da Geri Kabul Anlaşmasının onaylanması konusunda adım atmayacağız. Hiç kimse Türkiye’ye para ile satın alınabilecek bir ülke ya da bir toplama kampı muamelesi yapamaz. Biz ortağız, AB ile ortak akıl ve ortak eylem üretmeliyiz. Ve bu şekilde yolumuza devam etmeliyiz.”