Bir TC Başbakanı ağzından 1915 faciası için yapılabilecek en iyi, en insaflı, hakikatin ruhuna en ziyade yaraşır sözlerdi. Bu duygularla yayın esnasında Başbakan’ı kutladım.
Doğrusu mesajda tehcir olaylarını değerlendirirken her an, “biz yapmadık, bu insanlık ayıbını paraleller işledi” cümlesiyle karşılaşmayı bekledim. Hayır, metinde böyle bir gönderme yok.
Daha kaleme alınırken bütün dünyada ve diplomatik çevrelerde büyük ilgi uyandıracağı bilinen bu metinde paralelleri dünyaya çekiştirmenin câzibesinden nasıl vazgeçilmiş olabilirdi ki? Doğru cevap mâlum: Bu mektup seçmenlere değil dünya liderlerine hitab ediyor ve onlar, artık iyice sulanmış bulunan, “biz yapmadık, mel’un paraleller yaptı” sızlanmasına sadece gülüp geçerler.
İçe konuşurken ötekileştiren, itip kakan, nefret suçunun bütün unsurlarını bir hamlede dolduran kindar bir üslûp; diplomatik muhitlere seslenirken insânî, merhametli, şefîk ve anlayışlı; âdeta dervişâne bir edâ. Bu çifte standartta Türk kamuoyunun fena halde alınganlık göstermesi gereken bir durum var.
“Biz biliriz işlerimizi/ işimiz kimseden sorulmamıştır” tafralarının bugünün dünyasında kıymet-i harbiyesi kalmadı.
Bir asır önce, aramızdaki hunharların “Burası dağbaşı, kimsenin haberi olmaz” diye işlediği günahın hesabı bizden sorulacak.
“Bu bir rezalettir, Diaspora ağzıyla konuşmaktır, Soykırım safsatadır” yollu itirazların, iç siyaset malzemesi olmaktan başka hükmü yok.