Bizim durumumuz operatörüyle tartışan avanak hastanın aksiliğine benziyor. Adam bizi kurtaracak, biz hâlâ ‘Cerrahi âletler hijyenik mi, narkozcu tecrübeli mi, sen daha önce hiç ameliyat yaptın mıydı?’ cinsinden gıcıklık edip duruyoruz. Adam ‘acımıyacak’ diyor; niçin debeleniyoruz ki?
Ha, aksileşirsen ne olur; amcalar gelip elini kolunu bağlar, basarlar enjektörü kalçadan, strese girdiğin de yanına kâr kalır. Gelin akıllı olun. Bakın, reis muhterem insan, sinirleniyor ama belli etmiyor; baldıran şerbeti içiyor çaktırmadan saksının dibine tükürüyor.
Nankörlüğümüze bakmadan önümüze bir kere daha seçim sandığı koyuyor. Bu son sandıktır haa. Öyle ‘Oyumla dağları bile yerinden kımıldatırım’ diye kendi kendinize havaya girer de –afedersiniz ama- yine gidip muhalefete mühür basarsanız yok daha size sandık-mandık!
Reisin sandığa ihtiyacı yok ki; listeleri o yapıyor zaten. Sandık sizin gönlünüzü hoş tutmak için. Vereceksin oyunu reise, bulacaksın huzuru.
Haa, yine de vermem diyorsun! Abi sen günah-ı kebâir, vebal, mekruh, haram nedir hiç duymadın mı? Dinsiz misin yoksa? Duymadın? Öyleyse ateistin birisin ve zaten yatacak yerin yok. Yürü git.
Neymiş çocuklar, hep birlikte tekrarlıyoruz: Ka-ka De-mok-raa-siii! Baş-kan bi-ze bal al; Al oğ-lum, sa-na Bal!