AYŞEGÜL KASAP
aysegulkasap@diken.com.tr
@aysegul_kasap
Gıda ve Yem için Hızlı Alarm Sistemi’nde (RASFF) neredeyse her gün Türkiye’den Avrupa’ya gönderilen ürünlerle ilgili bildirim oluyor. Gerekçeyse insan sağlığı için son derece tehlikeli olan pestisitler ve ‘zehirli madde‘ler.
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Gıda Mühendisi Uğur Toprak, Diken’e yaptığı açıklamada tarım zararlıların artık ilaçlara dayanıklı olduğunu söyledi: “Bilinçsizce kullanılan pestisitler nedeniyle, zirai ürün zararlılarında çeşitli tipte dayanıklılıklar geliştiği için daha yüksek dozlarda uygulama yapılmasını zorunlu kılmakta.”

Avrupa Birliği, gıda güvenliği konusundaki sorunları hızlı bir şekilde tespit etmek ve gerekli önlemleri almak amacıyla RASFF (RapidAlertSystemforFoodandFeed) adlı bir sistem kullanıyor. Bu sistem sayesinde, Avrupa pazarına giren gıda ürünlerinde tespit edilen sorunlar anında bildiriliyor ve gerekli önlemler alınıyor.
Türkiye’den ihraç edilen ürünlerde de RASFF sistemi üzerinden neredeyse her gün bildirimler yapılıyor.
Diken’in bu bildirimleri peş peşe haber yapmasından sonra Tarım ve Orman Bakanlığı, 7 Ocak’ta yeni yönetmelikle pestisit limitlerinde güncellemeye giderek Avrupa Birliği (AB) standardı getirmişti.
Bakanlık yönetmeliğin yayınladığı tarihten itibaren üç ayda uyum sağlanacağını belirtmişti. Yayım tarihinden önce yürürlükte olan hükümlere uygun olarak üretilmiş gıdalar içinse “Raf ömrü boyunca piyasada bulunabilir” denilmişti.
İnsanlara, hayvanlara ve ekosisteme zararlı
Gıda Mühendisi Toprak, pestisitlerin (formülasyon tipi, uygulama şekli, doz miktarı vb. niteliklere göre değişmekle birlikte) canlılara verdiği zararlar şöyle sıraladı:
- Teratojenik, karsinojenik, nörotoksik, imminolojik, sitotoksik ve hepatotoksik etkilerin olması.
- Kromozom anormalliklerini arttırıyor, kardiyovasküler sistem, üreme sistemi dahil birçok sistemin etkilenmesine neden oluyor.
- Hedef olmayan organizmalarda (çiftlik hayvanları, arılar, kuşlar, balıklar ve omurgasızlarda) muhtemel ölümlere neden olduğu, üremenin azalmasıyla birlikte uzun dönemlerde ekosistemin yapısı ve türlerinin sayısında değişikliklere neden oluyor.
- Pestisitler; hava, toprak, su ve bitkilere geçerek doğal çevreye yayılılıyor. Bu da önemli çevre kirliliklerine neden oluyor.
- Bitkilerin direkt veya dolaylı olarak pestisite maruz kalması sonucundaysa pestisit kalıntılarının gıda yoluyla insan ve hayvanların besin zincirine girerek, canlıların bu toksik bileşikle kontamine olmasına neden oluyor.
Tarım zararlıları artık ilaçlara dayanıklı
Gıda mühendisi şöyle devam etti: “Bilinçsizce kullanılan pestisitler nedeniyle zirai ürün zararlılarında çeşitli tipte dayanıklılıklar geliştiği için daha yüksek dozlarda uygulama yapılmasını zorunlu kılmakta. Bu durumsa gerek üretim maliyetinin artmasına gerekse de üründe ve ekosistem içerisinde kalıntı miktarıyla kirliliğin artmasına neden oluyor.”
Yaygın bitki zararlıları şöyle: Örümcek akarları, yaprak bitleri, beyaz sinek, tırtıllar, böcekler.
Biyoçeşitlilik tehlikede
Pestisitler, sadece insanlara ve hayvanlara zarar vermiyor. Yabancı otları da yok ediyor. Yabancı otların neslinin tehlikeye girmesi, biyoçeşitliliğin azalmasına neden oluyor.
Halbuki, üretimi yapılan tüm tarım çeşitlerinin, yani kültüre alınmış bitki ve hayvan türlerinin temeli doğada bulunan yabani akrabalarına dayanır.
Dahası yabani otlar, yeni tarım çeşitleri elde etmek veya mevcut olanları ihtiyaca göre iyileştirmek için de çok önemli.
Şöyle devam etti Toprak: “Ülkeler sahip olduğu biyolojik çeşitlilikle, özellikle genetik kaynaklar anlamında büyük bir güç durumuna geliyor. Çünkü çevresel baskılara dirençli ve yüksek üretim potansiyeline sahip çeşitlerin geliştirilmesi için yabani canlı kaynaklardan faydalanılıyor. Pestisit kullanımı ekosistemin yapısının ve tür sayılarının değişmesi gibi uzun süreli etkileri nedeniyle ekosistem tahribatına yol açıyor.”
Yapılan araştırmalara göre çiftçiler, pestisitleri seçerken, uygulama dozunu ve zamanını belirlerken ilaç bayilerine soruyor.
Yani çiftçilerin birçoğu, uzmanlardan bilgi alınmadan pestisit kullanıyor. Sahadaki uzmanlarsa çiftçileri yönlendiren ilaç bayilerinin eğitim seviyesinin düşük olduğunu belirtiyor.
‘Bakanlık taklit ve tağşiş için yapmış olduğu uygulamayı meyve ve sebzeler için de yapmalı’
Gıda mühendisi Avrupa’dan geri dönen ürünlerle ilgili şunları dedi:
* İhracattan dönen ürünlerin akıbeti, tüketicilerin kafasında büyük soru işareti yaratmakta. Bu ürünlerin geri dönmesinin ardından ne yapılacağı konusunda elbette belirli prosedürler var. Genellikle, geri dönen ürünler mevzuatına uygun olan başka ülkelere gönderilebilir, mevzuatımıza uygunsa iç pazarda değerlendirilebilir, ikisi de uygun değilse imha edilir.
* Her ülkenin mevzuatı birbirinden farklıdır. Dolayısıyla kullanılan pestisit ve miktarı da ülkeden ülkeye değişiklik gösteriyor. İade edilen ürünle ilgili gerekçe tam olarak bilinmeli/istenmeli ve analizleri muhakkak yapılmalı.
* Burada en önemli nokta şeffaflıktır. Gümrükten dönen ürünlerin yönetimi, sadece ticari etkileri değil, aynı zamanda etik ve sağlık standartları açısından da kritik bir öneme sahip. Bakanlık gerekli düzenlemeleri yaparak taklit ve tağşiş için yapmış olduğu uygulamayı meyve ve sebzeler için de yapmalı, pestisit, aflatoksin ve mikrobiyal yük sınır değerlerini aşan ürünleri üreten firma ve kişileri de ifşa etmelidir.
* Ne yazık ki ihraç ettiğimiz ürünlerin çeşitli sebeplerle (pestisit, aflatoksin, haşere, uygunsuz ambalaj vb) ülkemize iade edildiği haberlerini sıklıkla okuyoruz. İhracattan geri dönen gıda ürünlerine ilişkin prosedür ‘Bitkisel Gıda ve Yemin İhracatında Sağlık Sertifikası Düzenlenmesi ve İhracattan Geri Dönen Ürünler İçin Uygulama Yönetmeliği’ adlı mevzuat kapsamında yürütülüyor. Gümrüğe geri dönen gıda ürünleri Tarım ve Orman Bakanlığı İl Müdürlükleri tarafından kontrol ediliyor. Fakat, ürünleri iade eden ülkeden resmi bir evrak talep edilmiyor. İade eden ülke sebebini söylerse bilebiliyoruz. Aksi durumda ihraç eden firmanın beyanı esas alınıyor. Bu da bir güvenlik zafiyetine ve kafalardaki o makul şüpheye neden oluyor.
* Tarladan çatala gıda güvenliğinin sağlanabilmesi için gıda mühendisleri ile ziraat mühendislerinin bilgi ve birikiminden faydalanabilmek için gerek kamuda gerek özel sektörde istihdamları artırılmalı. Çiftçilerimize belirli aralıklarla eğitimler verilmeli. Gıda egemenliğine dayalı, kamucu tarım ve gıda politikaları inşa edilmeli.
Bakanlık her ne kadar geri gönderilen ürünlerin imha edildiğini söylese de tüketiciler ikna olmuyor. İmha görüntülerinin ve analiz sonuçlarının kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşılması isteniyor.
Bakanlık geçtiğimiz günlerde Tunus’tan geri gönderilen patateslerin imha görüntülerini paylaştı. Ama devamı gelmedi. Avrupa’dan ürün iadesi bildirimleriyse her gün devam ediyor.
Toprak, Tarım Bakanlığı’nın şu soruları yanıtlaması gerektiğini söyledi:
* Tarım ve Orman Bakanlığı yurt dışından dönen ürünler için nasıl bir uygulama yapmakta? Eğer ürün imha ediliyorsa imha tutanakları kamuoyu ile neden paylaşılmıyor?
* İhraç edilecek ülkelerin mal kabul kriterleri önceden öğrenilip ona göre hareket edilemiyor mu? Bu konuda üreticileri/işletmeleri bilgilendirici destekler sağlanıyor mu?
* Ürün ihraç edilmeden önce gerekli ve yeterli analizler yapılmıyor mu/istenmiyor mu? Eğer yapılıyorsa neden sıklıkla ürün iadesi yapılıyor?
* Ürün iadelerinden kaynaklı finansal yük nasıl karşılanıyor?