FEHİM IŞIK
Ortadoğu’nun kadim halkı Êzidilerin, radikal İslamcı Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün Irak Kürdistanı’ndaki ilerleyişiyle karşılaştığı trajedi bitmek bilmiyor. Son olarak, IŞİD’in dün gece Kawju köyünde din değiştirmeyi reddeden en az 80 Êzidi erkeği katlettiği, kadın ve çocukları kaçırdığı haberi geldi.
Peki Êzidiler kim, inançları ne, tarihte kaç kez katledildiler? 9 Soruda…
1) Êzidilerin kökeni nedir?
Kökenlerinin çok eski olduğu iddia edilse, Ortadoğu’nun millattan önceki önemli inançlarından Zerdüştlüğe dayandırılsa bile, Êzidilik kavramına ilk olarak, yaşamını 1153 yılında yitiren Şaristani’nin kitabında rastlanır. Şaristani’nin kitabından sonra, 1670–1680 arasında Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde de Êzidilerden bahsediliyor.
Êzidilik inancı ve tarihi üzerindeki en büyük etkiyi Şeyh Adiy oluşturmuştur. Araştırmacıların elindeki Êzidilerle ilgili yazılı belgeler de Şeyh Adiy’e aittir. Şeyh Adiy ‘Ben Êzidiyim’ dememiştir. Buna rağmen Êzidilerin tümü Şeyh Adiy’e inanıp, onu peygamberleri olarak görür; Meleki Tavus’un ruhunu Şeyh Adiy’in şahsiyetinde bütünleştirirler.
Şeyh Adiy’in kabri Irak’ın Şeyhan mıntıkasında, Laleş Vadi’sindedir. Dünya üzerinde yaşayan bütün Êzidiler Laleş Vadisi’ni ve özel olarak da Şeyh Adiy’in kabrini ziyaret eder ve ‘hacı’ olurlar.
Şeyh Adiy’in doğumu ve ırkı üzerine birbirinden değişik söylentiler var. Bazıları onun Hakkâri’de doğmuş bir Kürt olduğunu, bazıları da Lübnan’da doğmuş bir Arap olduğunu söyler. Doğum tarihi tam olarak belli değildir ama araştırmacıların çoğuna göre, 1073-1078 arasında, bugünkü Lübnan’ın bir köyü olan Beytfar’da, Bekaa Vadisi’nde doğmuştur. Babasının adı Musafir’dir. Babası, Şam’da yaşayan Emevi Beni Umey ailesindendir. Bu görüşe göre de, Şeyh Adiy Arap’tır ama yaşamının büyük kısmını Kürtlerle beraber, Êzidi bir Kürt gibi geçirmiştir. Yine Şeyh Adiy’in Lübnan’da doğan bir Kürt olduğunu belirten araştırmacılar da vardır.
Êzidiler, Allah’a inanır. Ayrıca Allah’ın peygamberlerini de tanırlar ama Êzidilere göre Allah, “insanlara secde etmesini” isteyerek Meleki Tavus’a “haksızlık” yapmıştır. Êzidiler, Meleki Tavus’u Azrail gibi ruh almaya gelen melek olarak görür. Yani Meleki Tavus insanlara haksızlık yapmamış, Allah’ın emirlerini yerine getirmiş, dünyayı kötülüklerden arındırmayı kendine görev edinmiştir. Êzidilere göre kötülük insanların kalbindedir. Meleki Tavus da “emre” karşı gelerek insanlara, yani kötülük sahiplerine secde etmemiştir.
2) Êzidilerin kutsal kitapları, kutsal günleri ve bayramları nelerdir?
Êzidilerin de birçok bayram ve kutsal günleri var. En çok bilinen Êzidi bayramı Kürtlerin Çarşema Sor olarak adlandırdığı Kızıl Çarşamba’dır. Her sene eski takvime göre nisan ayının ilk çarşambasında kutlanır. Êzidilerin inancına göre Allah her sene bu vakitlerde, kötülükleri ortadan kaldırmak ve insanlar arasında iyiliği yaymak için yeryüzüne bir melek gönderir.
Ayrıca Êzidiler düğünlerini de çoğunlukla bu güne, Kızıl Çarşamba’ya denk getirir. Şüphesiz, Êzidilerin tek bayramı Kızıl Çarşamba değil. Birçok kutlu gün ve bayramları vardır. Örneğin, dindar Êzidiler yazın ve kışın 40 gün oruç tutar ama bu oruçları Müslümanlarınki gibi değildir.
Bu kutlu günler dışında Êzidilerde her yıl Tavus gezdirme vardır. Özel olarak da Laleş Vadisi’nin harcını toplamak için Tavus gezdirilir. Tavusu Êzidi köylerinde gezdirenler ‘Kavalvan‘ olarak adlandırılır. Kavalvanların önünde de Êzidi bir Şeyh vardır. Êzidiler, kendi dinlerinden olmayan birinin Êzidiliğe geçmesini kabul etmezler; bununla birlikte Êzidi olan birinin de dinini değiştirmesini uygun görmezler; bunu büyük bir suç olarak görürler. Ayrıca Êzidi birinin başka dinden biriyle evlenmesi de yasaktır.
Êzidilerin en önemli kutsalları ise Şeyh Adiy’in yazdığı Mıshafa Reş (Kara Kitap) kitabı ile Êzidi öğretisinin temellendirildiği Kitab-ul Cilwe’dir. Mıshafa Reş, Êzidi mitolojisini anlatır, yasaklarla ilgili kuralları belirler. Kitab-ul Cilwe ise Êzidi inancı mensuplarının okuması gereken önemli öğreti kitaplarının başında gelir. Bu kitabı Êzidi olmayanlara vermezler.
3) Êzidi inancının mensupları ibadetlerini nasıl yapar, dualarını hangi dille okurlar?
Êzidilerin dini bakımdan yerine getirmeleri zorunlu olan bazı görevleri vardır. Bunların başında namaz, oruç, hac ve zekât gelmektedir. Êzidilerin dini inançlarında katı kurallar vardır. Êzidiliği tüm yönleriyle yerine getirenler, namaz kılıp oruç tutar, Laleş Vadisi’ne giderek hacı olur ve mutlaka zekâtlarını verirler. Namaz için Êzidiler günde iki kez, sabah güneş doğarken ve akşam güneş batarken yüzlerini güneşe dönerler. Namaz’dan önce, el ve yüzlerini yıkayarak abdest alırlar. Güneşe dönerken ayakta durup ellerini bağlar ve dua okurlar.
Êzidiler, her yılın aralık ayında üç gün oruç tutar, ayrıca 24 Aralık’ta ve 24 Haziran’da olmak üzere yılda iki kez 40’ar gün oruç tutarlar. 40’ar günlük oruçları daha çok Êzidi Şeyhleri, pirler, yaşlı Êzidiler ve Êzidilerin seçilmiş en büyük ruhani lideri Baba Şeyhler tutar. Oruçları sabahları güneşin sararttığı gökyüzü ile başlar akşam ise gökyüzü kızıllaşınca, güneş batmak üzereyken biter. Bu sürede herhangi bir şey yenmez ancak ikram edilen geri çevrilmez.
Êzidiler hacı olmak için Laleş Vadisi’ndeki Şeyh Adiy’in mezarını ziyaret ederler. Her yıl eylül ayında düzenlenen hac törenlerinde kurbanlar kesilir, def eşliğinde dini ritüeller uygulanır, ilahiler söylenir. Törenleri yönetenler koçekler ve kavalvanlardır. Zekat, esasen Laleş Vadisi’nin giderlerinin karşılanması için verilen para veya karşılığına tekabül eden maldır. Ne kadar olacağına Êzidi’nin kendisi karar verir. Yılın belli zamanlarında Kavalvanlar köyleri Tavus sembolü ile dolaşarak zekât toplarlar. Zekât toplayanlara ‘Fakir‘ denir. Fakirler topladıklarını getirip baba Şeyh’e verirler.
Êzidilerin en önemli özelliği de tüm dualarının Kürtçe olmasıdır. ‘Qewl’ adı verilen dualar, ibadet esnasında ve diğer dini ritüellerin tümünde okunur. Êzidilerin halen orjinalliğini koruyan ve günün belli zamanlarında, namazlarda, nikah ve benzeri inancın gerektirdiği ritüellerde okunan onlarca Kürtçe duaları vardır.
4) Êzidilerde dini dereceler nelerdir?
Êzidilerdeki dini dereceler Şeyh Adiy zamanında ortaya konulmuştur. Hiyerarşik özellikleri de bulunan üç farklı derece vardır: Şeyh, Pir ve Mürit. Bu dereceler kendi aralarında da kollara ayrılır. Üç çeşit Şeyh vardır: Adani, Qetani ve Şemsani. Ayrıca iki farklı Mürit vardır: Qewal ve fakir. Bunların yanı sıra koçek, mucavir, kebani gibi farklı görev ve sorumlulukları olan Êzidiler de vardır.
Êzidilikte dini derecelerin yanı sıra dört kutsallık vardır. Bunlar toprak, su, güneş ve havadır. Bu dört kutsal imge, Şeyhan’a bağlı Laleş Vadisi’ndeki tapınakta birçok yere işlenmiştir. Bu dört kutsallık, Êzidilerin dualarında ve günlük yaşamlarında da etkin olan olgulardır.
5) Êzidiler tarihte kaç kez katledildi?
Êzidiler, Irak Kürdistanı’nda Saddam iktidarı döneminde yaşama geçirilen Enfal operasyonlarına kadar, çoğu Osmanlı İmparatorluğu döneminde olmak üzere 73 kez katliama uğradı. Ezidiler, Saddam Hüseyin’in ‘Enfal‘ adı verilen Kürtlere dönük katliamları döneminde ise iki kez öznel olarak katledildi; bir diğer büyük katliam ise 2011 yılında Şengal’de 500’e yakın Êzidi’nin öldürüldüğü bombalı saldırı eylemi oldu. Ağustos 2014’te IŞİD’in Şengal’i işgal etmesiyse, Êzidi tarihinde yaşanan 77’inci katliam.
Êzidi tarihindeki en büyük katliamları yapanlardan biri de, Kürtlerin ilk döküm topunu yaptıran, Mir Muhammedi Rewandızi olarak bilinen Revandız Beyi Muhammet’tir. Mir Muhammed’in Şengal ve Şeyhan yöresinde 75 bine yakın Êzidi’yi katlettiği iddia edilir.
Êzidiler Araplar, Farslar, Türkler, Hıristiyanlar ve hatta Müslüman Kürtlerin katliamlarına uğradılar. Laleş, onlarca kez Êzidilerin başına yıkıldı; kadınları, kızları hep pazarlarda esir olarak satıldı, katledenlerin cariyeleri oldular. Bu nedenledir ki nüfusları hep azaldı. Milyonlarla ifade edildikleri coğrafyada şimdi ancak birkaç yüz bin Ezidi kalmış görünüyor. Bir o kadarı da ülkesinden göç etmiş ve ağırlıkla Avrupa’ya yerleşmiş durumda.
6) Êzidilerin nüfusu ne kadar?
1991 yılında Güney Kürdistan’da Kürtlerin kendilerini yönettikleri bölgede çok az sayıda, 80 bin kadar Êzidi, bölge hükümetinin hükümranlığındaki alanda yaşıyordu. Geriye kalan 200 bini aşkın Êzidi Şengal yöresindeydi ve bunlar da 2004’e kadar Saddam’ın boyunduruğu altında yaşamaya devam etti. Katliam ve göçler nedeniyle Avrupa’ya göç eden Êzidilerin nüfusunun da 150-200 bin civarında olduğu varsayılır. Ermenistan’da ağırlıkla Erivan’da yaşayan Êzidiler ile Suriye’deki 80 bin ve Türkiye’deki 500 kadar Êzidi’yi de katarsak, dünyada 700 ile 800 bin arasında Êzidi yaşadığı ifade edilir.
7) Êzidilerin dünyadaki dağılımı nedir?
Êzidiler ağırlıkla Güney Kürdistan’ın Şeyhan ve Şengal kasabaları ile Ninova eyaletine bağlı Musul’un köylerinde yaşar. Gürcistan’ın Tiflis ve Ermenistan’ın Erivan kentinin yanı sıra Batı Kürdistan’ın (Suriye/Rojava) Cızir kantonunda; Mardin’in Midyat, Savur ve Nusaybin; Urfa’nın Viranşehir, Suruç ve Ceylanpınar; Diyarbakır’ın Bismil ve Çınar, Batman’ın Beşiri ve Kurtalan ilçelerinde Êzidiler yaşar. Kilis ve Gaziantep kentlerinde yaşayan az sayıda Êzidi de vardır. Göçler nedeniyle Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın birçok kentinde de Êzidiler yaşar.
8) Êzidiler’in adlandırmasında bazı kavramlara niçin karşı çıkılır?
Êzidilerin rahatsız olduğu adlandırmaların başında “Yezidi” kavramı gelmektedir. Êzidileri Yezit Bin Muaviye ile aynı kökene sahipmiş gibi göstermek isteyen Müslümanların yaptığı bu adlandırma, Ezîdi / Êzdi kavramlarının anlamını da tamamen değiştirir.
Kürtlere öznel bir inanış olan Êzidilik, adını “Beni Yaratan” anlamına gelen “Ezda”dan alır. Ezda Êzidilerde Allah’ın adına karşılık olarak kullanılır. Kürtçe’de Xweda “Kendini Yaratan” iken, Ezda “Beni Yaratandır.” Êzidiler, kendilerini yaratan Allah’a bağlılıklarını kendilerini Ezda / Êzidi kavramı ile tanımlayarak kullanır.
Bir diğer önemli kavramları ise Meleki Tavus’tur. Êzidiler ‘Azazil’ diye de adlandırılan Meleki Tavus’un Allah’ın ilk yarattığı ve en değer verdiği melek olduğuna inanır. Allah’ın insanları meleklerden önce tutması emrine karşı çıkmasını da insanların kötü kullar olmalarına bağlarlar. Farklı inanışlar tarafından Meleki Tavus’un “şeytan” olarak adlandırılmasına ise kökten karşı çıkarlar, kendileri bu kavramı asla kullanmazlar.
9) Êzidilerin kutsal toprakları Şengal’de ne oldu?
Irak’taki siyasal yapılanmanın 2004 yılında kökten değişmesine rağmen, Kerkük, Xanekin, Mendelin gibi Şengal kasabası Güney Kürdistan’a resmen dahil olamayan Kürdistan toprakları arasındaydı. Irak Anayasası’nın 2007’de kabul edilen ve bir türlü yaşama geçirilmeyen 140’ıncı maddesi gereği Şengal’in statüsü de referandum ile belirlenecekti. Ancak o referandum bir türlü yapılmadı. Irak hükümeti ve Irak’ın müstafi Şii Başbakanı Nuri Maliki, anayasal hükmü uygulamadı ve hep engelledi.
IŞİD’in 10 Haziran’da Musul’u işgal etmesi yeni bir durum ortaya çıkardı. Kürdistan’daki bölgesel hükümete bağlı peşmergeler ihtilaflı olarak tabir edilen Kürt kent ve kasabalarına yöneldiler; bu kasabaları denetim altına aldılar. Şengal de Kerkük gibi resmen olmasa da fiilen Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin uhdesine alındı.
Şengal halkı bu fiili durumdan memnundu. Peşmergenin koruduğu topraklarda yaşamaya başlamaları, Êzidilere özgüven veriyordu. Ne yazık ki işin rengi kısa sürede değişti. Temmuz ayının sonlarına doğru IŞİD, Şengal yöresindeki Êzidi köylerine saldırmaya başladı. Êzidilerin bir kısmı silahlandı, köylerini koruma altına aldı.
IŞİD, 2 Ağustos 2014’te büyük bir güçle Şengal’e saldırdı. Êzidiler bu saldırı sonrasında bir kez daha katliamla, soykırımla yüzyüze kaldı. Güney Kürdistan hükümetinin verdiği resmi rakamlara göre Şengal’den 290 bine yakın Êzidi bölgeden göç etmek zorunda kaldı. Bunların 50 bine yakını ise kendilerini can havliyle Şengal dağlarına attı. Dağlarda, yollarda, IŞİD’den kaçamayanları da katarsak, 3 bini aşkın Êzidi’nin katledildiği, bunların en az 300’ünün çocuk olduğu basına da yansıdı. Şengal kasabasında, Êzidi köylerinde ve Şengal dağlarında korkunç bir trajedi yaşandı. Ve bu trajedi henüz bitmiş değil.
IŞİD’in ilk günkü saldırısında yeterli donanıma ve güce sahip olmadığı için geri çekilen peşmerge Şengal’e döndü. Daha ilk günden güçlerini bölgeye gönderen Rojava’nın askeri gücü Halk Savunma Birlikleri (YPG) ve Kadın Savunma Birlikleri’nin (YPJ) de devreye girmesiyle, büyük bir katliamın önüne geçildi. Şengal dağlarında mahsur kalan, açlıktan ve susuzluktan ölen insanlara gıda ve su ulaştırıldı, önemli bir kısmı tahliye edildi. Bunların bir kısmı Rojava’ya, bir kısmı Duhok ve Erbil kentine, az sayıda Êzidi de Şırnak, Batman ve Mardin’e göç ettil. Kürtlerin “Kurdên Resen”, yani ‘Kürtlerin Orjini’ olarak tanımladıkları en kadim insanlar, en mazlum inanç bir kez daha yok olmayla yüzyüze.