BURCU KARAKAŞ
brckarakas@gmail.com / @burcuas
Avrupa Parlamentosu (AP) vekilleri, Türkiye ile imzalanan anlaşmanın geri gönderilen mültecilerin durumunu nasıl etkilediğini gözlemlemek adına 2-4 Mayıs tarihlerinde bir ziyaret gerçekleştirdi. Cornelia Ernst, Marina Albiol ve Josu Juaristi, Türkiye ziyaretlerinin ardından mültecilerle yaptıkları görüşmelere de yer vererek mevcut duruma ilişkin bir rapor hazırladı.
Avukat ve sivil toplum çalışanlarına erişim yok
Diken’in ulaştığı rapordan satırbaşları şöyle:
* Edirne Geri Gönderme Merkezi’nde iki aydır tutulan bir grup Pakistanlı şunları anlattı: “Yunanistan’da iltica başvurusunda bulunmamıza izin verilmedi. Yunanistan’ın kuzeyine götürülürken 10-12 saat ellerimiz kelepçeli, yemekten mahrum bir şekilde seyahat ettik. Tuvalete gitmemize izin verilmedi. Kimse bizi dinlemiyor, yorulduk. Başımıza ne geleceğini bilmiyoruz.”
* Delegasyon, Kırklareli Geri Gönderme Merkezi’nde İranlı bir aileyle karşılaştı. Yunan adalarından sınır dışı edilerek Kırklareli’ne gönderilen aile, paralarının Yunan polisi tarafından çalındığını söyledi. Bir Filistinli ise Batı Şeria’dan kaçıp Ürdün üzerinden Türkiye’ye, Türkiye’den de botla Yunan adası Samos’a ulaştığını, burada polis tarafından dövüldüğünü ve para ve belgeleri de dahil her şeyinin çalındığını anlattı. Yunan polisinden gördüğü şiddet nedeniyle hala sırtının ağrıdığını söyleyen Filistinli mülteci, İzmir’den Kırklareli’ne gönderildiğini, halen bulunduğu Kırklareli Geri Gönderme Merkezi’nde durumu hakkında bilgilendirilmediğini söyledi.
* Kırklareli Geri Gönderme Merkezi’nde teoride mümkün olmasına rağmen pratikte avukat tutmak neredeyse imkansız. Yasal destek sağlamak isteyen avukat ve sivil toplum çalışanlarının merkeze erişimi yok.
Yetkililerle alıkonulan insanların anlattıkları birbirinin zıttı
* Türkiye’de 6 bin kişi kapasitelik 18 geri gönderme merkezi bulunuyor. Bu merkezlerde çalışan yetkililerden aldığımız bilgiler ile alıkonulan insanların anlattıkları birbirinin tamamen zıttıydı. Merkezler, cezaevlerinden farksız değil.
* Edirne Geri Gönderme Merkezi’ne getirilenlere verilen formlar Türkçe. Merkezde Arapça dışında çevirmen yoktu. Gelenlerin sorgusuz sualsiz telefonlarına el konulduğu gözlendi. Yatakhaneler ise kapasitenin üstündeydi. Aileler odalara kitleniyordu. Ağzı kanayan birinin beş gün sonra doktora gönderildiği öğrenildi.
* Edirne Geri Gönderme Merkezi Direktörü, Bulgaristan sınırındaki geri püskürtmeler konusunda endişeli olduklarını belirterek, “Sınırdaki geri püskürtme sırasında ciddi şekilde yaralanan kişilerin olduğunu biliyoruz. Ayrıca sınıra salınan köpeklerin saldırması sonucu ölen insanların olduğuna dair tanıklıklar dinliyoruz” dedi.
Raporun son kısmında üç vekilin görüşlerine de yer verildi:
– Cornelia Ernst (Almanya): “AB ile Türkiye arasında imzalanan anlaşma çerçevesinde Türkiye’ye gönderilen mültecilerin temel insan hakları konusunda endişeliyim. Geri gönderme üzerine inşa edilmiş bir anlaşmanın nasıl meşru ve yasal olabildiğini anlayamıyorum.”
– Marina Albiol (İspanya): “Türkiye bir geri gönderme merkezi olarak kiralandı. Brüksel’de dizayn edilen göç politikaları burada uygulanıyor. AB tarafından empoze edilen politikaların binlerce insan üzerindeki korkunç sonuçlarını gördük. Ziyaretimiz sırasında birinci elden Türkiye’nin güvenli bir ülke olmadığını ve AB’nin ‘güvenli ülke’ demesindeki tek çıkarının harici bir kontrol denetim organına sahip olmak olduğunu gözlemledik.”
– Josu Juaristi (Bask özerk bölgesi): “Çocuklu ailelerin geri gönderme merkezlerinde alıkonulması kabul edilemez. Ve bu durum, AB fonları sayesinde oluyor! Türkiye’de 1 milyon mülteci çocuk okul çağında. Ancak sadece yüzde 13’ü okula gidebiliyor. Koca bir nesli geleceksiz bırakıyoruz. AB üyesi ülkeler bu suçtan direkt olarak sorumlu.”