• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ

‘Mükemmel’ gıdaların yetenekli tasarımcısı

18/09/2019 21:28

ZEYNEP GÜVEN ÜNLÜ

[email protected]

Çağdaş sanatçı Ali Cabbar’ın son 20 yıldır üzerinde çalıştığı ‘MONSTER [ge.net.i.cal.ly.mod.i.fied]’ sergisi 16. İstanbul Bienali’ne paralel olarak ‘adas.ist’te açıldı. Farklı tekniklerin kullanıldığı toplam 19 iş, 21. yüzyılın ‘kusursuz’ natürmortları ve GDO’lu gıdaların ‘renkli’ dünyasıyla birlikte huzurunuzu kaçıracak pek çok bilgiyi de içeriyor. Sergi 10 Kasım’a kadar ziyaret edilebilir.

Ali Cabbar bir sabah uyanır ve kendini Frank&Stein Co.’nun tasarımcısına dönüşmüş olarak bulur. Gıdada pratiklik, çeşitlilik ve stil arayanları hedefleyen patronu için çalışmaya başlar; son kullanma tarihi 2350 yılında biten domates, biber ve havuçları mükemmel formlarına uygun olarak paketler. Puantiyeli ve çizgili Funberry çileğini rengarenk tasarlar. 50-50 Fun serisinde kavun – karpuz, salatalık – havuç, kayısı – erik karışımı meyve ve sebzeleri milimetrik ölçülerine uygun şekilde çizip boyar. Hızını alamaz, tam da 21. yüzyıla yakışacak natürmort tablolar yapar.

Reklam

Gıda sektörüne farklı bir yerden bakmak için kimlik değiştiren sanatçının parıltı ve neşe saçan dünyasına girmek kolay, çıkmak zor. Geldiğimiz ürkütücü noktayla yüzleşmek ise kaçınılmaz.

Frank&Stein Co. diye şirket hayal ettiniz ve bu şirket için tasarımcısı gibi çalıştınız. Renkli ambalajlar, insanda satın alma isteği uyandıran sloganlar… Fikrin kendisi ironik ama ortaya çıkan işlerle ironi ikiye katlanıyor. Çünkü sonuç, bugünkü gıda şirketlerinin imaj ve söylemlerinden çok farklı değil.

Evet kesinlikle, bunu özellikle vurguladım. Kafka’nın ünlü ‘Dönüşüm’ romanındaki Gregor Samsa karakteri bir sabah uyandığında kendisini ters dönmüş bir böcek olarak bulur. Çok etkili bir sahnedir. Ben de kendimi bu projede bir biyokimya şirketi hesabına çalışan tasarımcıya dönüşmüş olarak hayal ettim ve amirlerimin beğeneceği, parlak, güzel renkli, kolay paketlenir meyveler tasarlamaya başladım.

Reklam
Mons[ter]anto, 2003, harf yerleştirme. Nature Mortes Contemporain, 2019. (Fotoğraflar: Ali Cabbar)

Bu şirketler tüm dünya tarım sektörünü ele geçirip doğal tarımı ve çiftçiliği yok ettiklerinde genetik müdahalelerinde daha da ileri gidecekler. İlk bakışta bilimkurgu gibi görünmesine rağmen, benim sergilediğim bazı meyve projelerinin gelecekte gerçek olmaması için hiçbir engel yok.

Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) konusu ilk ne zaman, nasıl dikkatinizi çekti?

Yirmi yıl önce natürmortlardan oluşan bir gravür serisi yapmak üzere çinko kalıpları hazırlarken Paul Cézanne’ın her zaman çok beğendiğim eserlerini düşünüyordum. Sanatçı, bir asır önce yarattığı kompozisyonlarına Güney Fransa’nın güzel doğasında ve belki de kendi bahçesinde yetişmiş elma ve armutları yerleştirmişti. Tüm meyveler doğal ve olması gerektiği gibiydi.

Cézanne’ın natürmortlarından bu yana geçen yüz küsur yıl içinde dünya nüfusu anormal arttı, tarım alanları daraldı, çiftçi sayısı kentlere göç nedeniyle azaldı ve sonunda meyvelerin seralarda hormonlu ilaçlarla hızla büyütüldüğü, tarımın süpermarket zincirlerinin keyfine göre şekillendiği bir çağa geçildi.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi genetik mühendisliğindeki ilerleme sonucu meyvelerin DNA yapısının kolayca değiştirildiği, tohumların laboratuvarlarda ilaca ve böceklere karşı ‘ıslah edildiği’, bilimkurgu/bilim korku filmlerindekine benzer bir senaryonun içine düştük.

Bu ortamda bir sanatçının bu janrı sürdürmesine imkan var mı sorusu kafama takılınca, GDO’lu meyvelerle ancak GDO’lu natürmort yapılır sonucuna vardım. Projeye bakış açım değişti ve konuyu okumaya başladım. Okudukça öğrendiklerimden dehşete düştüm. Ölü Doğa (natürmort) janrına güncel bir yaklaşım getiren GDO’lu natürmortlar serisi böyle başlamış oldu.

Bir meseleyi sanata dönüştürüp dönüştürmemeye nasıl karar veriyorsunuz?

Meselenin kafamda bir parıltı yaratması önemli ve bunda kelimelerin büyük rolü var. Mesela bu yıl Nisan ayında Hırvatistan’ın Split kentinde açtığım ‘ELDORADO: A Wor{l}d Game’ adlı sergim, ‘Dolapdere’ kelimesinde ‘Eldorado’yu keşfetmem ile birlikte başladı. O proje de yine uzun dönemliydi ve Dolapdere’de yaşanan kentsel dönüşümü ve soylulaştırmayı ele alıyordu.

Strawberry Fields {ge.net.i.cal.ly.mod.i.ed}, 2007. Sanatçı tarafından tasarlanan ve elde boyanan 240 parçalık yerleştirme.

Döneme ait olaylar da etkili oluyor. ‘DEPO’da 2016’da açtığım ‘Tipsiz’ sergisi 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından hızla şekillendi. Türkiye’nin son 70 yıllık politik geçmişini parti logoları ve seçim afişleri yoluyla incelemiştim. Adında da yine bir partiye ve logolardaki çirkinliğe gönderme vardı.

Bu serginizin temeli olarak gördüğünüz bir iş ya da iş topluluğu var mı?

‘Mons{ter}anto’ harf yerleştirmesi bence bu serginin en önemli ve en temel işi. Sergi adı olarak kullandığım ‘Monster’ başlığı, projenin hazırlık sürecinde bana ‘negatif açıdan’ ilham veren Amerikan biyoteknoloji şirketi Monsanto’nun adından geliyor. Bir önceki sorunuzda bahsettiğim kelime keşiflerine benzer bir şekilde, burada Monsanto kelimesinde gizlenen canavarı (monster) keşfedince diğer çalışmalar ortaya çıkmaya başladı.

120 yıl önce kurulan bu şirket son yıllarda tamamıyla bir biyokimya ve tohum tekeli haline geldi. Korkunç bir hızla büyüdü. Yüzlerce tohum ve tarım ilacı şirketini satın aldı ve en son Alman şirketi Bayer ile birleşti. Daha doğrusu Bayer tarafından 63 milyar dolara (yaklaşık 353 milyar lira) satın alındı. Şu anda dünya tohum pazarının üçte biri onların elinde. GDO’ya karşı mücadele veren çiftçiler ve doğa aktivistleri tarım endüstrisini kontrol eden bu tekeli en büyük düşman olarak gördü. Monsanto da bu nefreti hak etmek için elinden geleni yaptı.

Firm Body, 2003. Tuval üzerine akrilik

Ben de 2003’te tasarladığım ‘Mons{ter}anto’ adlı çalışmayla, tıpkı biyokimya laboratuvarlarında tohum DNA’sına gen eklemeleri yapıldığı gibi, şirketin adına bir hece ekleyerek onların gerçek yüzünü göstermek istedim. GDO karşıtları, yazılarında GDO’lu gıda maddelerini ‘Frankeştayn yiyecekler’ olarak tanımlıyor ve insanın kendi canavarını yaratmasına gönderme yapıyor. ‘Monster’ başlığı bu nedenle de bu sergiye çok yakıştı.

Bu kadar okuma, araştırma, üretimden sonra sizin gıdayla ilişkiniz nasıl değişti?

Araştırmalarımın sonuçları gıdayla ilişkimi değiştirmedi. Yani sadece ‘organik’ sebze ve meyve tüketmeye yönelmedim. Süpermarketten ve pazardan alışverişe devam ediyorum. Aldığım ürünleri daha uzun yıkayarak kabuklarına sindiğini düşündüğüm tarım ilaçlarını daha iyi temizlemeye gayret ediyorum.

Ürünlerin GDO dışında da büyük sorunları var. Bunun başında aşırı ilaçlama ve paketlenmiş ürünlerdeki katkı maddeleri geliyor. Beni asıl dehşete düşüren şey, ürünlerden ziyade, yukarıda da bahsettiğim gibi gıda ve tohum sektörünü elinde tutan dev şirketlerin daha da büyümesi ve tekelleşmesi.

Çevrenizdekilerin gıda hassasiyeti nasıl değişiyor?

Çoğunluk kaderci bir teslimiyet içinde de olsa insanlar endişe duyuyor. Ama beslenmeye devam etmek zorundayız. Herkesin bütçesi organik gıda tüketmeye yetmiyor. Ayrıca şunun altını çizmek lazım; GDO’lu ürünlerin ne derecede zararlı olduğunu veya olmadığını henüz tam olarak bilmiyoruz. Bu ürünler piyasaya uzun süreli laboratuvar deneyleri yapılarak sürülmedi. En büyük deney şu anda bizzat üzerimizde yapılıyor. Sonuçlarını belki 30 sene sonra daha iyi göreceğiz.

Ali Cabbar, 20 yıl önce kendine “natürmort janrını 21. yüzyılda nasıl devam ettiririm” diye sordu. Bugün dünyanın en çok tartıştığı gıda konusunu ele alan Monster’ın yolculuğu böylece başlamış oldu.

Bazı araştırmalar birçok kanser vakasındaki yükselmeyi GDO’ya bağlıyor. Gıda tekelleri ise dünyanın giderek kuraklaştığı bir çağda GDO tohumların insanların beslenmesini kolaylaştırdığını savunuyor. Karlarını her sene milyar dolar bazında artırdıklarını bilmesek öne sürdükleri bu propagandaya inanabiliriz.

Bir konuda üretmek o konudaki kaygınızı artırıyor mu, azaltıyor mu?

Ele aldığım konulara bir doktorun hastaya yaklaşımı gibi mesafeli bakıyorum. Dünyanın iklim ve insanlık sorunları, okuyan ve yazan her insanı kaygılandırıyor. Bir sanatçı olarak benim yaklaşımım, kendi üslubumca bu konulara dikkat çekmek, neler yapılabileceği konusunda düşündürtmek.

Serginin girişinde GDO, gıda, tarım konusunda derlenip sadeleştirilmiş bilgiler var. Sanatın diliyle ulaşamadıklarınıza bu şekilde ulaşmak için mi eklediniz bu bölümü?

Bu da aslında sergideki yerleştirmelerden biri: ‘Amerikan Gotiği’ ve ‘Acemiler için GDO rehberi’. Monster, çok uzun süreli bir araştırma ve okuma sürecinin sonunda ortaya çıktı. Görsel haline getirebildiğim bilgileri bu yerleştirmede duvarda sergiledim, diğer metinleri ise okunması için ayrı kitaplar halinde stand üzerinde gösteriyorum.

Bu işten amacım, izleyicilerin proje üzerinde nasıl çalıştığımı görmeleri ve
biyokimya devlerinin tüm dünyada tohum tekelini ele geçirmek için izledikleri strateji başta olmak üzere, GDO konusunun ciddiyetini fark etmeleri. Ayrıca içerideki işlerin eğlenceli haliyle de denge kuruyor.

www.alicabbar.com
@alicabbar_artist

Filed Under: Sanat

SON HABERLER

BioNTech yöneticisi Şahin: Her iki yılda bir aşı gerekebilir

BioNTech’in kurucusu ve yöneticisi Uğur Şahin, Covid-19 aşısının iki yılda bir tekrarlanmasının gerekebileceğini söyledi.

Bilim kurulu üyesi uyardı: Bazı ağrı kesiciler Covid-19 aşısının etkisini azaltabilir

Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Levent Akın, bazı ağrı kesicilerin Covid-19 aşısının etkisini azaltabileceği konusunda uyardı.

Tarım Bakanlığı’ndan GDO’lu hayvan yemlerine 10 yıllık izin

Tarım ve Orman Bakanlığı, genetiği değiştirilmiş (GDO) dört soya ve bir mısır çeşidinin hayvan yemi olarak kullanılmasına 10 yıl süreyle izin verdi.

Yüz yüze eğitim ve sınavlar 2 Mart’ta başlayacak

1 Mart günü eğitim öğretime geçişi planlanan resmi ve özel tüm okullarda yüz yüze eğitime ve sınavlara, 2 Mart günü illerin salgın koşullarına göre başlanması kararlaştırıldı.

İBB’den duyuru: Maltepe’de halk sağlığı için çöpleri İBB topluyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) resmi Twitter hesabı üzerinden ‘Maltepe’de halk sağlığı için çöpleri İBB topluyor’ başlıklı bir duyuru yayımlandı.

Ne, nerede, ne zaman: İstanbul için kültür sanat ajandası
Uniq’te Sezen Aksu müzikali ve 150 oyun var: Davetiye için TEMA’ya bağış şart

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1216 gündür tutuklu

AGORA

Bankacılık-KOBİ ilişkisi: Hüzünlü bir aşk hikayesi

Mehmet Aksel

Doğu Türkistan: Batı konuşuyor, Türkiye susuyor

İhsan Dağı

Eren Hanım, Şebnem Hoca, Ömer Faruk Bey ve endişe üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Ege Cansen: Türkiye’nin Kürt meselesini ancak HDP çözebilir

İskender Öksüz: Batıda yaygın beş aşı arasında Çin aşısı yok

Ahmet Taşgetiren: Bugünkü iktidar, şikayete muhatap bir ‘kurulu düzen’ durumunda

Taha Akyol: İktidar blokunun çok önemli bir çabası da bir yolunu bularak İYİ Parti’yi ‘halletmek’

Yakup Kepenek: İktidar diliyle de bölüyor!

Orhan Bursalı: AKP, ortağının artan baskısına kayıtsız kalamaz

Abbas Güçlü: Bakan Selçuk daha çok günü kurtarmaya çalışıyor gibiydi

Vedat Milor: Evde de özenli sofra hazırlanabilir

Uğur Meleke: Topa sahip olan takımın kaybedeceği maç!

Nuran Çakmakçı: Tüm yurtta önümüzdeki hafta ilkokulların okula başlaması zor

Mehmet Öz: Kendimize vakit ayırmak aslında çok kolay

Leyla Emadi’nin kişisel sergisi: Gel-Git

Elektronik dans müziği ikilisi Daft Punk dağıldı

‘Afrika dahil’

Sanat yayınlarını aynı çatı altında buluşturan border_less ARTBOOK DAYS üçüncü edisyona hazırlanıyor

74. Cannes Film Festivali pandemi nedeniyle ertelendi

Hindistan’da bir adam horoz dövüşü sırasında kendi horozu tarafından öldürüldü

Markette maskesiz alışveriş yaparken görevli tarafından uyarılan kadın iç çamaşırını çıkarıp ‘maske’ yaptı

Filin hortum darbesi nedeniyle kafasını çarpan hayvanat bahçesi çalışanı hayatını kaybetti

Lady Gaga’nın köpeklerini gezdiren kişiyi vurup iki köpeğini alıp kaçtılar

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi