Kaz Dağları’nın sarp tepelerinden birinde, denize ve rüzgarlara karşı kurulu Nusratlı Köyü… Diken için Esin Dalay yazdı, Canan Aşık görüntüledi.
Doğa tüm yörede olduğu gibi muhteşem; Nusratlı da taştan evleri, kışları kimsesiz meydanı, kahvesiyle bu dağların tipik köylerinden farksız görünüyor. Ama öyle değil. Nusratlı, ruhuyla, kadınlarının ruhuyla, özverili çabasıyla diğer köylerden çok farklı.
Evet, orada bir köy var uzakta. Ve o köyde Süheyla var, Meryem var, Sevgi var, Müzeyyen var, Perihan var, Rukiye var, Şennur var, Saliha var, Ayten var, Hanife var, Gülşen var, Saniye var.
Bir tek Süheyla (Doğan), bu köye sonradan yerleşmiş. Bir kentli o. Ama ömrünü buraya adamış, saçlarını da bu ağartmış. Nusratlı kadınlarının içlerindeki ruhu harekete geçirmeleri için 2002’den beri yılmadan usanmadan çalışıyor. Tıpkı Nusratlı kadınları gibi.
Kaz Dağları’nı korumak için çabalayan, nerede bir doğa katliamı var, nerede köylüler darda, hemen orada bitiveriyor Süheyla hanım.
Onlardan biri gibi yaşıyor. Köyün kadınlarının güçlerini birleştirip el emeği, göz nuru ürünlerini satmaları, kendi paralarını kazanmaları için önayak olmuş. Başarmış da.
Kimi 69 yaşında, kimi çiçeği burnunda gelin
Önceleri karşılaştıkları dirençleri birer birer kırmışlar. Kiminin yaşı 69’a dayanmış, hayat arkadaşını kaybetmiş, yapayalnız, kimi daha gencecik, çiçeği burnunda gelin. Ama öyle bir güçleri var ki, hani sadece Nusratlı’yı, Kaz Dağları’nı değil neredeyse tüm dünyadaki güçsüz kadınları kurtaracak bir güce sahipler.
Süheyla Hanım ve Nusratlı’nın kadınları yapmak istedikleri iş için önce köyün muhtarı ve imamı ile görüşüp onların desteğini almış. Yerel yetkililerin ardından bu kez de devletin temsilcisi valilikle bağlantıya geçmiş, dernekleşmişler. Derneklerinin adı Nusrat Der. Ana yoldan giderken o kocaman tabela gözünüze çarpıyor ve ister istemez giriyorsunuz.
Bir zamanlar okul olan binayı (sonradan taşımalı sisteme dönüldüğü için bomboş kalan) Çanakkale 18 Mart Üniversitesi kanalıyla Kalkınma Ajansı’ndan aldıkları destekle tadil edip, bir odasını doğal ürünler satış merkezine çevirmişler. Okulun bir odası konuk odası, bir odası eğitim odası, bir odası da mutfak olarak iş görüyor. Kafeterya, iyi havalarda okulun bahçesi.
Kadınların alınteriyle üretiliyor
Doğal ürünler satış merkezi olan büyük odada, her bir kadının alınteri olan ürünleri, poşetlenmiş, üzerlerine yapıştırılmış küçücük etiketlerde yapıp adı ve fiyatıyla alıcısını bekliyor. Her gün bir kadın satış merkezinde nöbetçi. Gelen ziyaretçiyi karşılıyor, ada çayı ya da kahve ikram ediyor, ürünlerin satışını yapıp, parayı alıyor ve deftere kaydediyor.
Kimsenin hakkı kimseye geçmiyor. Bizim gittiğimiz gün köy imanının karısı Şennur nöbetçiydi. Satışların kaydını o tuttu. Zaman zaman babasının yerine ezan okuyan oğlu da annesini büyük bir gururla izliyordu.
Köye sonradan yerleşmesine rağmen Süheyla Hanım, şalvarı, yemenisiyle gerçekten de onlardan biri. Hepsi birbirine özellikle de Süheyla Hanım’a hem çok özenli, hem de çok sevgili.
‘Bilgisayarsız olmaz’
Küçücük kara bir cimcime kızıyla birlikte Meryem ise ziyaretçilerle en çok ilgilenenlerden. Özgüveni müthiş. Hiç durmadan anlatıyor; nasıl pasaport çıkarttıklarını, nasıl yurtdışına gittiklerini, nasıl öbür köylerin kadınlarını bir bir ziyaret ettiklerini, nasıl bilgisayar öğrendiklerini, nasıl İngilizce kurslarına başladıklarını, nasıl ev pansiyonculuğu eğitimi aldıklarını.
“Bilgisayar bilmezsek olmaz, dünya artık işini bununla görüyor” diye açıklıyor 69 yaşındaki Müzeyyen abla bir yandan bilgisayardan bir sipariş var mı diye bakarken. Bir diğeri “İngilizce şart” diyor. Çocuklarıyla birlikte her çarşamba günü okulun eğitim odasında Süheyla ablalarından ders alıyorlarmış.
Bereketi bol olsun diye paralar saçlara sürülüyor
Erkekler siftahlarını nasıl sakallarına sürüyorsa, Nusratlı kadınları da siftahlarını uğur getirsen, bereketi bol olsun diye saçlarına sürüyorlar. Neler satmıyorlar ki, badem içi, ada çayı, kekik, fıstık, ebegümeci, meyve kuruları, nane, ıhlamur, çeşit çeşit erişte, bulgur, tarhana, ev yapımı binbir çeşit reçel, çam balı, zeytin, zeytinyağ, çeşitli otların yağları, rengarenk yazmalar, örgü bebek kıyafetleri, nenelerden kalma bluzlar, etekler, şalvarlar, lizözler, patikler, çoraplar, yelekler, gelin kıyafetleri, gecelikler yok yok.
Süheyla Doğan emekli olduktan sonra 2002’de eşimle Nusratlı’ya yerleşmiş: “Emekli inşaat mühendisi bir kadın ve gazeteci şair-yazar bir erkek olarak, zaman zaman birbirimizin mesleklerine de karışıyoruz…”
Eşiyle ‘Okumanın yaşı yoktur’ deyip Anadolu Üniversitesi, Açık Öğretim Fakültesi’ne başlamış. İki yıllık ‘Tıbbi ve Aromatik Bitkiler’ eğitimi göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş. “Tıbbi ve Aromatik Bitkiler konusunda yeterli bilgi ve donanıma sahip olarak, günümüzde oldukça popüler olan bu alanda olan bitenleri daha iyi anlamak istiyoruz” diyor.
2005’te ‘Nusratlı Köyü Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği’ni kurmuşlar. “Köyümüzün ve köylülerimizin sorunlarına çözüm yolları aramak, köyün tarımsal, turistik kültürel potansiyelinden yararlanıp köyün gelişimine katkıda bulunmak ve köylülerimiz arasında dayanışmayı artırmak amacıyla kurduk derneği.”
Bugüne kadar çocuklar, genç kadınlar, yetişkinler için bilgisayar kursları düzenlemişler. Çeşitli kültürel geziler ve etkinlikler cabası. Köyün tarihi yapılarının korunması konusunda da çalışmalar yapmışlar: “Köyde çevre bilincinin gelişmesi için faaliyetlerde bulunduk. Köyümüz tarımsal ürünlerinin daha iyi koşullarda değerlendirilebilmesi için destek ve teşvikler konusunda bilgilendirme toplantıları yaptık. Çanakkale 18 Mart Üniversitesi ile birlikte ‘Nusratlı Köyü Turizm Kalkınma Projesi’ni hazırlayıp Güney Marmara Kalkınma Ajansı’ndan proje desteği almaya hak kazandık ve Nusratlı Taşı’ndan yapılmış olan Nusratlı Evleri’nin eko-agro turizm anlayışıyla ev pansiyonculuğuna açılması çalışmalarına başladık.”
Şöyle diyor Sühyella hanım: “Köyde yaşayıp da üretmeden olur mu? Ekmeğimizi, yoğurdumuzu, reçellerimizi, domates soslarımızı, tarhanamızı, eriştemizi, turşumuzu, zeytinimizi, sabunumuzu kendimiz yapıyoruz. Mümkün olduğunca doğal beslenmeye çalışıyoruz. Esas olarak kendimiz için üretiyoruz. Ancak zaman zaman ürünlerimiz fazla geliyor ve biz de bu ürünleri paylaşmak istiyoruz.”
Köyün yabancı misafirleri
British International School öğrencileri, Sosyal Sorumluluk Projesi (CAS – creativity, action, service) kapsamında, geçen yaz Nusratlı’daymış. Üç gün boyunca, çeşitli ülkelerden 45 genç ve öğretmenleri Nusratlılıların misafiriymiş.
Program dahilinde meyve toplanması ve toplanılan meyveleriden reçel, pekmez, konserve vb. ürünler yapılması sağlanmış. Geleneksel erişte, tarhana, ev ekmeği, yoğurt da yapılmış. Son gün ürünler paketlenip raflarımıza konulmuş. Çalışmalar sonunda derneğin ürün yelpazesi genişlerken, gelen misafirlerimiz köy yaşamını ve üretmeyi öğrenmiş.
İlkler köyü
* Aşevi (tekke) 1600 lü yıllar.
* Köy çamaşırlığı 1600 lü yıllar
* Kadın aza 1932
* Çanakkale-İzmir Otobüs yazıhaneleri ( 3 Firma) 1952
* Kanalizasyon şebekesi 1957
* Taş kaplama sokaklar 1959
* Elektrik 1964
* Yol kenarı seyyar manavlık 1968
* Su şebekesi 1973
* Eğitim Odası 1976
* Tam otomatik telefon 1991
* Tam donanımlı sağlık evi 1992
* Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği 2005
* Organik Zeytin Tarımı 2006
* Eko Turizm 2011
Nusratlı’nın geçmişi 15. yüzyıla uzanıyor
Köyün bugünkü yeri , M.Ö. yıllara ait tarihi Gargara (Küçükkuyu) ile Pleo Gargara şehir devletleri kalıntıları arasında. Köyün kuruluşu ve adı ise;rivayete göre XV. yüzyıla uzanıyor.
Yavuz Sultan Selim’ in Mısır Seferine (1516-1517) yöreden katılan Yörük delikanlılarından dördü , sefer dönüşü, köyün bugün bulunduğu yerin bir km doğusunda bulunan Musatpınarı mevkiine (Mısıratpınarı = Mısır’ dan gelen atlıların pınarı) konaklarlar ve yerleşerek oba oluşturmuş.
Burası aynı zamanda Edremit-Ezine arasında yer alan meşhur ‘Yağcı Yolu’ üzerinde önemli mola yeri. Ancak burası hem yol üzerinde olması hem de denize açık yönde olması nedeniyle korsan baskınlarına maruz kalmış. Yine rivayete göre sefere katılan ve geri dönen bu dört atlıdan biri Yavuz’un sefer sonunda küpesini hediye ettiği yakın korumalarından biriymiş.
Milli Mücadele yılları
İşgal yıllarında köye dört Rum aile yerleştirilmiş. Ancak savaş sonunu beklemeden köyü terk etmişler. Milli mücadele yıllarında ise çevre köylerin de etkilendiği gibi ‘Rum Köyü-Çete Köyü’ gruplaşmasından Nusratlı da etkilenmiş. Milli çetelere destek vererek ‘Çete Köyü’ olmuş.
Cumhuriyet dönemi
Köy, Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Cumhuriyet’e tam destek vermiş. 50’li yıllarda çok partili sisteme çabuk uyum sağlamış ve yörede ilk kadın aza seçilen köy olmuş Nusratlı.
Bugünkü yerleşim yeri
Korsanlardan korunmak ve daha rahat bir yaşam için köyün bugünkü yerine göç edilmiş. Burası tepe arkasında. (Arıklı, B.Çetmi (Yeşilyurt), K.Çetmi, Adatepe gibi komşu köyler de hep tepe arkasında).
İlk evlerin kurulduğu yere bir de mektep yapılmış. Burası halen ‘Mektep önü’ diye anılıyor. Terk edilen bölge ise uzun yıllar yaylacılık için kullanılmış ve bugün de yayla evleri bulunuyor burada.