Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
2002’de AKP’nin iktidara gelişini, 2013’te Birgün’deki yazısında “Türkiye’nin demokratikleşmesi yönünde, esaslı bir dönüşüm sürecinin miladı” diye tanımlayan Nuray Mert, 2015’te haber portalı Diken’de “AKP’ye İslamcı demekte tereddüt ettiklerini, AKP’yi uzun süre ‘muhafazakâr demokrat’ diye tanımladıklarını” yazıp “kandırıldıkları” itirafında bulunmuştu.
2022’de “kandırılmaya” devam ettiği görülüyor diyeceğim ama yukarıda özetlediğim 22 yıldır süren gericilik atağından sonra bu safsataları söyleyebilmesi, bunun kandırılma değil, GÖNÜLLÜ BİR KANMA yani SİYASAL İSLAMI PAZARLAMA TAKTİĞİ olduğunu kanıtlar.
Muhafazakâr ile siyasal İslamı yan yana anması, dindarlıkla siyasal İslamcılığı aynı anlamda gösterme niyetinden; laiklerin sorununun dindarlarla ya da muhafazakâr kesimle değil, siyasal İslamcılarla olduğunu gizleme niyetinden!
“Muhafazakâr” dediği kesimin büyük şehirde, modern bir hayata uyum sağladıklarını iddia ediyor ya, söylemediği şu: İktidar eliyle şeriatçılara halkın parası peşkeş çekilip servet aktarımı yapıldığından, dinci gericiler zengin bir hayat yaşıyor.
Nuray Mert gibi sözde “liberaller”, siyasal İslamın gönüllü aparatlarıdır. Ortak noktaları, 1923’te kurulan laik Cumhuriyete ve Atatürk’e olan düşmanlıklarıdır.