Sadece iç politika değil, uluslararası alandaki pek çok kritik konu da yerel seçim sonuçlarına göre ilerleyecek. Bunlardan biri de Kıbrıs meselesi.
Türkiye’den bir grup gazetecinin KKTC’ye dört günlük bir çalışma ziyaretindeki temaslarda öne çıkan da, Kıbrıs Türk siyasetindeki aktörlerin de gözünün Ankara’da olmasıydı.
KKTC’de birbiri ardına patlayan, içine siyasileri de alan yolsuzluklar, skandallar temiz toplum isteğini iyice arttırmış durumda. İşin ilginci, Ada’nın güneyinde de durum farklı değil. Kıbrıs Rum Kesimi’nin Batı ambargosu altındaki Rusya için “melce” haline gelmemesi için hem ABD, hem de Avrupa Birliği tüm gücüyle bastırıyor. Son dönemde “altın pasaport” ile zengin Rus vatandaşlarının gözde “vatanı” haline gelen Rum Kesimi, Washington ve Brüksel’in de baskısıyla yavaş yavaş Moskova ile ilişkileri kısıtlamaya başladı. Rumların bu alanda Batı dünyasına yaklaşmalarının “ödülü” de elbette ABD’nin silah ambargosunun kaldırılması oldu. Şimdilerde de Filistin’e denizden yardım taşınması konusunda Rumlara verilen “başrol”, Ada’nın güneyindeki siyasetçilerin dünya meselelerinde etkin olmak konusundaki “hırslarını” büyük ölçüde tatmin etmiş gibi. Ancak Filistin’e gönderilen göstermelik yardım gemilerinin, Kıbrıs’taki İngiliz üsleri üzerinden İsrail’e yapılan İngiliz-Amerikan silah sevkiyatlarını da “görünmez kıldığı” da unutulmamalı elbette.
Sonuç; turizmden enerjiye kadar büyük potansiyeli olan Kıbrıs Adası’nın çözümsüzlük nedeniyle büyük aktörlerin “oyuncağı” olmasından başka bir şey değil. Nitekim CTP Milletvekili, KKTC’nin Ticaret Odası eski başkanı Fikri Toros da, Rumların Ada’nın güneyinde ulufe gibi dağıttığı petrol arama ruhsatlarıyla petrol ve gaz bulunmasına sahaların işletilmediğine dikkat çekti. Ada’nın her iki kesimi açısından da büyük kayıp elbette.