Tüm bunlara İsrail’in Gazze’de yürüttüğü insanlık dışı operasyonları Batı Şeria ve Lübnan’a da yayma eğilimini eklemek gerek elbette; İsrail’in Lübnan’daki Hizbullah unsurlarına yönelik gerçekleştirdiği “çağrı cihazı” saldırısı, neredeyse dünyadaki tüm insanların elinde duran teknolojik cihazların birer “bombaya” dönüşebileceğini gösterdi.
Bundan 10 yıl öncesine kadar cebe girecek kadar küçülen elektronik iletişim cihazlar aracılığıyla “izlenmekten” korkan insanlık, artık bu cihazlar aracılığıyla “öldürülmek” tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu somut şekilde gördü. Yani artık, ülkesi savaşta olsun-olmasın, cepheye yakın dursun-durmasın, herkes tehlike altında.
Savaşın insanların “ceplerine” kadar girdiği bu dönemde Türkiye’deki böylesine bir teknolojik çatışmaya hazırlık seviyesinin ne olduğunu ise, yakın zamana kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı koltuklarında oturmuş olan Hulusi Akar’ın o çok tartışılan açıklamasından anlamak mümkün;
“Eğitimin amacı bilgi değil, Allah korkusudur…”
Teknolojik imkanlarla yapılacak saldırılara karşı dua ile başedilemediğinin en büyük kanıtı ise, İsrail’in çağrı cihazı saldırısında yaralanan İran’ın Lübnan Büyükelçisi değil mi?