AK Parti hükümetinin Birleşik Arap Emirlikleri’nin ardından Suudi Arabistan’a yönelik yaptığı normalleşme açılımı da pek ses getirmedi; Erdoğan’ın Arabistan ziyaretinin ardından somut adım içeren ortak bir açıklama yapılmamış olması, üstelik Suudi yetkililerin “biz davet etmedik, kendisi gelmek istedi” beyanları, AK Parti hükümetinin Kaşıkçı cinayeti davasında verdiği büyük tavize rağmen Suudi Veliaht Prens’ten istediğini alamadığını ortaya koyuyor.
İsrail’le yaşanan normalleşmede ise “Kudüs pürüzü” giderek daha ağırlıklı hale geliyor. İsrail güvenlik güçlerinin Mescid-i Aksa’daki aşırı dinci Yahudi provokasyonuna izin vermeleri, hatta bunun içinde yer almaları, AK Parti’nin seçmen tabanında İsrail normalleşmesinin daha çok sorgulanmasına neden olur hale geldi.
Mısır’la istenen normalleşme, Erdoğan’ın uzun süre adının önüne sıfatlar koyarak andığı Sisi’nin ayak diremesi nedeniyle bir türlü ilerleyemezken, Libya’da da işler iyi gitmiyor; AK Parti hükümetinin destek verdiği iki isim, Fethi Başağa ve Abdülhamid Dibeybe ülkenin Başbakanlık koltuğu için birbirine düşmüş durumda.
Tüm bunları alt alta sıralayınca, Ukrayna savaşının AK Parti hükümeti açısından yaklaşan seçimler öncesinde “kahramanlık hikayesi yazma” ihtimalinin giderek azaldığı ortaya çıkıyor.