Öncelikle İran’ın Irak’a yönelik saldırısını incelemekte fayda var;
Kuzey Irak’taki Kürt Özerk bölgesi fiilen Barzani ve Talabani aşiretleri arasında ikiye bölünmüş durumda. Türkiye, özerk bölgenin Başkenti konumundaki Erbil’i kontrol eden Barzani yönetimiyle son yıllarda giderek iyileşen bir ilişki ağına sahip.
İran, Süleymaniye merkezli Talabani yönetimiyle yakın duruyor. Türkiye ise, Talabani yönetimini resmen PKK terör örgütüne destek vermekle suçluyor. Bu açıdan, Ankara ve Tahran’ın Kuzey Irak’ta çıkar çatışması içinde olduklarını söylemek mümkün.
İran’ın son füze saldırısının Barzani kontrolündeki Erbil’e yönelik gerçekleşmesi bu açıdan önemli. İran, Erbil’de bulunan ABD Başkonsolosluğunu ya da Erbil havaalanını mesken tutmuş Amerikan askerlerini hedef almadı. Bunun yerine Erbil’deki bir villa gelişmiş balistik füzelerle vuruldu. Villanın sahibi Peşrev Diyazi, Irak’ın en zengin işadamlarından biri. Kişisel servetinin 3,5 milyar dolar olduğu hesaplanıyor. Diyazi aynı zamanda Kuzey Irak’ta Barzani yönetiminin adı konulmamış “para kutusu” olarak biliniyor.
Saldırının ardından İran merkezli sosyal medya hesapları, Diyazi’nin “Irak petrolünün İsrail’e taşınmasında oynadığı rol” nedeniyle hedef alındığı bilgisini yaydı. İran’dan gelen resmi açıklamalarda petrol meselesine yer verilmese de, Diyazi’nin İsrail istihbarat örgütü Mossad’la yakın ilişkilerine atıf yapıldı.