Elimizdeki en sağlam veri şudur:
İmamoğlu veya Yavaş aday gösterilmedi ve Kılıçdaroğlu kaybetti.
Kılıçdaroğlu kaybedince hepsi kaybetmiş oldu.
Hep birlikte, bütün masa aktörlerinin fiillerinin toplamı sayesinde kaybettiler.
Sonuçta Akşener, Malazgirt zaferiyle Büyük Taarruz’un sembolik anlamlarını birleştirdiği 26 Ağustos toplantısında bir muhasebe yapmaya, halini arz etmeye ağırlık verdi.
(Diğer muhalif liderler henüz bu muhasebeyi de yapmış değiller.)
Partisini için yeni bir yol önermedi. Muhtemelen Malazgirt’le Büyük Taarruz’un arasında şekillenecek bir siyasetle devam etmeyi düşünüyor.
Muhalif siyaseti depresyondan çıkaracak bir mesaj da vermedi.
Belki de hiçbir yerde yok öyle bir mesaj.
Sadece belediye seçimlerine bütün partilerin kendi başlarına girmesini tavsiye etti. Bir takım yerel stratejik iş birliklerine kapıyı aralık bırakarak.
Seçime ittifaksız girmenin muhalefet için bir yıkım olacağını zannetmiyorum.
Yıkım oldu zaten. Yıkılmışı yıkmak hemen hemen imkansızdır.
Belki bütün partilerin tartıya çıkması, kendisini ölçmesi, cirmini görmesi gelecekteki siyaset için daha ‘rasyonel’ bir yol haritası çıkmasına yardım eder.
Herkes kendisini görür, ona göre siyaset yapar.