Davutoğlu, güncel siyasi meselelerde Erdoğan’la çatışması gerektiğinde, yüksek ve soyut ideallere referans vererek konuyu geçiştiremeyecek. Net tavır alması gerekecek.
Aslında dünya siyasi tarihinde defalarca okuduğumuz bir ikilem veya trajediyle karşı karşıyayız. En güçlü sanılan bile verdiği kararlarda tam anlamıyla özgür değil.
Güçlü lider, kendisinin rakipsizliği üzerine kurduğu, nefes aldırmamaya dayalı siyasi oyunda, kendi nihai yenilgisini de peşinen hazırlamış oluyor. Kendi rüştünüzü ispat edebilmek için attığınız küçük bir adım bile, güçlü liderin gölgesine çarpabiliyor.
Davutoğlu da benzer bir ikilem yaşayacak: Kendi başarı hikâyesini sahneleyebilmesi için Erdoğan’a hayır diyebilmesi gerekiyor. Bu da kolaylıkla ihanet olarak algılanabilecek. Erdoğan’ın dümen suyunda kalması ise kendi trajik sonu anlamına gelecek.
Unutmayın, Brütüs’ü yaratan aslında Sezar’dı.