17 Aralık operasyonunun TOKİ ayağındaki soruşturmanın kapatılmasının ardında yatan gerekçelerden birinin, suçlamalara konu olan imar girişimlerinden bazılarının ‘Gezi eylemleri nedeniyle iptal edilmesi‘ olduğu ortaya çıktı. Savcı Ekrem Aydıner’in 60 kişi için verdiği takipsizlik kararında, Bahçeşehir’deki bir plan değişilkiğinin Gezi eylemleri sonucu iptal edildiği, yani soruşturmaya konu olacak somut bir eylem bulunmadığı savunuldu.
Dosyayı, savcı Muammer Akkaş’a el çektirilmesi sonrası süreçte devralan Aydıner, aralarında eski Çevre ve Şehircilik bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, işadamı Ali Ağaoğlu ve Nazif Zorlu’nun da bulunduğu toplam 60 kişi hakkında takipsizlik kararı vermişti. Aydıner, haklarında ‘yeterli delil olmadığı’ gerekçesiyle bu kişilerin ‘yargılanmasına gerek görülmediğine‘ hükmetmişti.
Gezi eylemleri plan değişikliğini iptal etti
Radikal’den Fatih Yağmur’un haberine göre savcı delillerin ve mahkeme kararlarının hukuka uygun olmadığını savundu.
Aydıner, ‘Çevre halkının Bahçeşehir’deki plan değişikliğine yönelik çalışma üzerine düzenlediği eylemlerin Gezi dönemine denk gelmesi üzerine, plan değişikliği yapmak isteyenlerin endişelendiğini ve bakanlığın planı iptal ettiğini’ yazdı.
Oğuz Bayraktar iş sahipleriyle yakın ilişki kurabilirmiş
Kararda ayrıca, Oğuz Bayraktar’ın da iş sahipleriyle yakın ilişki içinde olmasının ‘eleştirilebileceği ancak suç teşkil etmediği’ ifadesi yer aldı.
Ekrem Aydıner’in kararında öne çıkan diğer noktalar şöyle:
– Zorlu Center’in yapımındaki imar usulsüzlüğüyle ilgili iddialar somut bir delile dayanmıyor.
‘Örgütün varlığı peşinen kabul edilemez’
– İmara aykırı olarak rüşvet karşılığında yapıldığı iddia edilen Maslak 1453 projesinde, kimin ne şekilde projenin imara aykırı yapılmasını sağladığı delilleriyle belirtilmedi.
– Soruşturmanın başında bir örgütün varlığı peşinen kabul edilemez. Aydıner, “Hemen her suç soruşturmasında, suçun işlenmesi için örgüt kurulduğu iddia edilip, mahkemelerden iletişimin tespiti ve dinlenilmesi kararları alınmaktadır. Ancak daha sonra örgütün varlığı kanıtlanamasa bile hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen ve bu nedenle tesadüfi delil gibi kabul edilmesi gereken deliller, cezaya gerekçe olarak kabul edilmektedir.”